29 Ocak 2010 Cuma

ERKEKLER DE AĞLAR

hilal-şiir-epik şiir-lirik şiir-vatan şiiri-milliyetçi şiir-milliyetçilik-memleket-bayrak-şehit-erkekler de ağlar-ana-öksüz kalmış hilal



ERKEKLER DE AĞLAR

Deme anam,

Erkekler ağlamaz deme
Kızma halime
Kim demiş erkekler ağlamaz
Ya öksüz kalmış hilalime
Eller mi ağlayacak?

Selahattin BOZDOĞAN

GÜVERCİN

şiir-lirik şiir-sevgiliyle uçmak-romantik şiir-gökler utansın-öp-hayat ver-güvercin-acı hayat-yusuf özcan


GÜVERCİN

Ya vur öldür, ya öp hayat ver

Acı da olsa hayatıma tat ver
Güvercinim bakışınla bana kanat ver
Sonra uçalım ve gök utansın darlığından.

Yusuf ÖZCAN

ROMAN TÜRÜYLE İLGİLİ DERS NOTLARI

roman nedir-roman türü-roman türünün gelişimi- roman terimleri-romanlar-tarihi roman-macera romanları-aşk romanları-polisiye romanlar-peymi safa-psikolojik tahlil romanları-sosyal romanlar-töre romanları-nehir roman-tezli roman-yılanların öcü-sinekli bakkal-

R O M A N :


Roman,Latincede, yazı parçası anlamına gelir. Roman sözcüğü eski Roma'da bozulmuş Latinceye verilen ad olarak kullanılırken daha sonra yaşanmış bir olayı hikâye etme anlamında kullanılmaya başlanmış; günümüzde ise, yaşanmış ya da yaşanabilir olayları, yer, zaman, çevre ve insan unsurlarına dayanarak, geniş bir bakış açısıyla anlatan yazı türüne roman denmektedir.

Konusu insan ve dünyadır. Gerçek yaşamı yansıtmaya çalışır. Anlattığı olay, çevre ve kişiler, yaşamdan alınır. Olay ve kişileri ayrıntılı anlatma, tahlil ve tasvirlere çok yer verme, bir ana olay etrafında bir çok küçük olaya yer verme bakımından hikâye türünden ayrılır.


ROMAN TÜRÜNÜN TARİHİ GELİŞİMİ:


Roman türünün ilk örneğini ilk defa 16. Yüzyılda İspanyol yazar Miguel de Cervantes, Don Kişot adlı eseriyle vermiştir. 17. Yüzyılda Madam de la Fayette, "Princesse de Clevs" adlı eseriyle ikinci roman yazarı olmuş aynı zamanda bu eseri psikolojik roman türünün ilk örneği kabul edilmiştir. 19.yy'da. gelişen romantizm ve realizm akımları bu türün de gelişmesinde etkili olmuştur.
Türk Edebiyatında daha önceleri bu türün yerini tutan mesneviler vardı. Batılı anlamdaki roman türü bizde önce çevirilerle başlar. İlk olarak Yusuf Kâmil Paşa Fransız yazar Fenelon'dan "Telemaque" adlı eseri dilimize çevirmiş ; sonra Wictor Hugo'dan Sefiller, Daniel Defo'dan Robinsun Crosoe ve Alexandre Dumas'dan Monte Criestodilimize tercüme edilmiştir. Bizde ilk yerli romanı Şemsettin Sami "Taaşşuk u Talat ve Fitnat" adıyla yazmıştır. Ahmet Mithat Efendi yüzlerce macera romanı yazar.Bu yüzden adı yazı makinesine çıkar.Ancak bunlar roman tekniği bakımından kusurlu eserlerdir.Daha sonra Namık Kemal "İntibah" adlı eseriyle ilk edebi roman örneğini yazmıştır. İlk köy romanı Nabizade nazım'ın "Karabibik"i olur.Halit Ziya Uşaklıgil "Mai ve Siyah"la ilk modern roman örneğini vermişlerdir. Bunları Recaizade Mahmut Ekrem'in yazdığı ilk realist romanımız "Araba Sevdası " takip eder. Mehmet Rauf'un Eylül adlı romanı ,ilk psikolojik roman olurken ilk tarihi roman Namık Kemal'in "Cezmi"siyle kaleme alınır. Milli Mücadele döneminde Halide Edip "Ateşten Gömlek", Yakup Kadri "Yaban" Reşat Nuri "Çalıkuşu" adlı romanlarıyla bu türü mükemmele ulaştırır.

ROMAN ÇEŞİTLERİ:

A ) KONULARINA GÖRE:

1. Tarihi Roman : Tarihteki olay ya da kişileri konu alan romanlardır. Yazar tarihi gerçekleri kendi hayal gücüyle birleştirerek anlatır. İlk örneği Valter Scott'un "Vaverley" adlı eseridir. Bunu Gogol'un "Toros Bulba" , Victor Hugo'nun "Notre Damın Kamburu" , A. Dumas'ın "Monte Criesto" ve "Üç Silahşörler" adlı eserleriyle devam ettirir. Türk edebiyatında ilk örneği Namık Kemal'in "Cezmi" adlı romanıdır. Nihal Atsız'ın "Bozkurtlar " adlı serisi, Tarık Buğra'nın "Küçük Ağa"sı , Kemal Tahir'in "Yorgun Savaşçı"sı ve "Devlet Ana"sı tarihi roman türünün örnekleridir.

2 - Macera Romanı:Günlük hayatta her zaman rastlanmayan, şaşırtıcı, sürükleyici, esrarengiz olayları anlatan romanlardır Serüven Romanları da denir. Bir araştırma ve izlemeyi anlatan Polisiye Romanlar, alışılmışın dışında uzak yerleri ve yaşamları anlatan Egzotik Romanlar da bu gruba girer. Dünya edebiyatında R. L. Stevenson'un "Hazine Adası" Daniel Defo'nun "Robinson Cruseo"su Rudyard Kipling'in "Cangel Kitabı" Jonathan Swift'in " Gülliver'in Seyahatleri" macera romanlarına örnektir.

Türk edebiyatında A. Mithat Efendinin "Hasan Mellah", "Dürdane Hanım" adlı romanları, Peyami Safa'nın " Cingöz Recai" serisi bu türün en tanınmış örnekleridir.

3) Sosyal Roman : İnsan yaşamınn sınırsız kültür birikimi içinde yer alan ve insanı derinden etkileyen toplumsal, siyasi olaylar, inançlar, gelenek ve görenekleri bazen eleştirisel, bazen de bilimsel açıdan ele alıp anlatan romanlardır Dünya edebiyatında : W. Hugo'nun "Sefiller", Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza"sı bu türün örnekleridir.

Türk edebiyatında Namık Kemal'in "İntibah", R. M. Ekrem'in Araba Sevdası" A. Mithat Efendinin "Felatun Bey ile Rakım Efendi" adlı eserleri bu tür romanlardır. Cumhuriyet dönemim romancıları daha çok sosyal içerikli romanlara eğilmişler ve çok başarılı örnekler ortaya koymuşlardır.Orhan Kemal'in Baba Evi,Hanımın Çiftliği,Gurbet Kuşları" adlı eserleri, Yaşar Kemal'in "İnce Memed"i, Kemal Tahir'in "Rahmet Yolları Kesti" adlı eseri sosyal romanlardır.

Bir fikri savunup bilimsel verilerle olaya yaklaşan romanlara "Tezli Roman" denir. Yakup Kadri'nin "Yaban" romanı gibi. Toplumdaki inanç ve gelenekleri anlatan romanlara "Töre Romanı" denmektedir. Halide Edip'in "Sinekli Bakkal" adlı romanları töre romanı örneğidir. Bunlar farklı bir tür olmayıp sosyal romanın içindeki türlerdir.

4)- Psikolojik Roman ( Tahlil Romanı ) : Dış alemdeki olaylardan çok , kahramanların iç dünyasını, ruh hallerini ele alarak kişilerin toplumla ilişkilerini, bunların birbirinden nasıl etkilendiklerini anlatan romanlardır. İlk örneği: Madame de La Fayette'in "Prencesse de Clevs" adlı romandır. Bizde ilk psikolojik roman denemesi Nabizade nazım'ın yazdığı "Zehra" adlı roman olsa da bu eser başarılı olmamış ve ilk psikolojik roman Mehmet Rauf'un "Eylül"ü olmuştur. Batılı anlamda ilk psikolojik tahlil romanı ise peyami Safa'nın "9. Hariciye Koğuşu"dur. Peyami Safa'nın "Matmazel Noralya'nın Koltuğu", "Bir Tereddütün Romanı" adlı eserleri de psikolojik romanlardır.

5) Otobiyografik Roman: Yazarın kendi yaşamın anlattığı romanlardır. Dünya edebiyatındaki örnekleri Tolstoy'un "Yaşayan Ölü" , " Çocukluk" adlı eserleridir.Bizde iseYakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "Anamın Kitabı" Peyami Safa'nın "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" bu türün örnekleridir.

NEHİR ROMAN : Bir kişinin, bir toplumun hayatındaki gelişmeleri ya da tarihi bir olayı birden fazla cilt halinde anlatan romanlardır.

Tarık Buğra’’nın “Küçük Ağa”, “Küçük Ağa Ankara’da” , “Firaun İmanı”; Nihal Adsız’ın “Bozkurtlar “ , “Bozkurtların Ölümü”, “Bozkurtlar Diriliyor” romanları gibi.

B) KONULARIN İŞLENİŞİNE GÖRE ROMANLAR:

1 Romantik Roman . Romantik akıma uygun olarak, duygu ve hayallerin ön plânda olduğu romanlardır.( İntibah, Eylül, Mai Ve Siyah gibi. )

2 – Realist Roman : Gerçekçi akıma uygun olarak gözlem ve deneyimin duygu ve hayalden daha ön plânda olduğu akımdır İlk örneği R. M. Ekrem’in Araba Sevdası .

3 – Natüralist Roman: Bilimsel araştırmalara bağlı kalarak kahramanlarını gözlemlerle seçen romanlardır.Emile ZOLA'nın Germinal adlı eseri ve bizde Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın eserleri naturalizme örnektir.

HİKAYE TÜRÜ NEDİR? HİKAYE TÜRÜNÜN TARİHİ GELİŞİMİ

hikaye-hikaye nedir-öykü-öykü nedir-türk hikayeciliği-dünya hikayeciliği-hikaye türünün gelişimi-öykü türünün gelişimi-dünya hikayeciliği-dünya öykücülüğü-ömer seyfettin-maupassant-çehov-haldun taner-franz kafka-


H İ KA Y E:
Olmuş ya da olabilecek olayları yer,zaman,kişi çerçevesinde anlatan kısa yazılardır. Dünyada ilk hikaye yazarı İtalyan Boccacio'dur. 16. Yüzyılda yazdığı Decameron adlı eseri hikaye türünün ilk örneğidir. Bocaccio'nun eseri zamanında müstehcen olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir.

Bizde destan, halk hikâyeleri ve masallarla eski bir temeli olan bu tür, 14. ve 15. yüzyılda Dede Korkut Hikayeleri ile çağdaş hikaye tekniğine yaklaşmıştır. İlk hikaye kitabı Emin Nihat Bey'in Müsameretname adlı eseri olsa da bu hikayelerin Avrupai tarza uzak oluşu, eski halk hikayelerine benzemesi ve teknik olarak kusurlu oluşundan dolayı modern hikaye sayılmazlar. Batılı anlamda ilk modern hikayeyi 19. yüzyılda Ahmet Mithat Efendi Letaif-i Rivayet adlı eserini yazarak vermiş; Kısadan Hisse ile bu türü geliştirmiş, Sami Paşazade Sezai Küçük Şeyler adlı eseriyleilk gerçekçi(realist) hikâyeyi oluşturmuştur. Bağımsız bir tür olma özelliğini ise Milli Edebiyat döneminde Ömer Seyfettinle kazanmıştır.


HİKÂYENİN UNSURLARI:

1) OLAY: Hikâyede üzerinde söz söylenen yaşantı ya da durumdur
2) KİŞİLER: Olayın oluşmasında etkili olan ya da olayı yaşayan insanlardır.
3) YER: Olayın yaşandığı çevre veya mekândır.
4) ZAMAN : Olayın yaşandığı dönem, an mevsim ya da gündür.
5) DİL VE ANLATIM : Hikâyenin dili açık, akıcı ve günlük konuşma dilinden farklı olarak, etkili sözcük, deyim atasözü ve tamlamalarla zenginleştirilmiş güzel bir dil olmalıdır.


HİKÂYEDE PLÂN: Hikâyenin planı da diğer yazı türlerinde olduğu gibi üç bölümden oluşur; ancak bu bölümlerin adları farklıdır.

Bunlar:
1) SERİM: Hikayenin giriş bölümüdür.Bu bölümde olayın geçtiği çevre , kişiler tanıtılarak ana olaya giriş yapılır.
2) DÜĞÜM : Hikayenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür.
3) ÇÖZÜM : Hikayenin sonuç bölümü olup merakın bir sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür Ancak bütün hikayelerde bu plân uygulanmaz , bazı öykülerde başlangıç ve sonuç bölümü yoktur .Bu bölümler okuyucu tarafından tamamlanır.

Ö Y K Ü Ç E Ş İ T L E R İ:

Hikâye, hayatın bütünü içinde fakat bir bölümü üzerine kurulmuş derinliği olan bir büyüteçtir. Bu büyüteç altında kimi zaman olay bir plan içinde , kişi, zaman, çevre bağlantısı içinde hikaye boyunca irdelenir. Kimi zaman da büyütecin altında incelenen olay değil, hayatın küçük bir kesiti, insan gerçeğinin kendisidir Bu da öykünün çeşitlerini oluşturur. .

1) OLAY ( KLASİK VAK'A ) HİKÂYESİ : Bir olayı ele alarak, serim, düğüm, çözüm plânıyla anlatıp bir sonuca bağlayan öykülerdir. Kahramanlar ve çevrenin tasvirine yer verilir Bir fikir verilmeye çalışılır; okuyucuda merak ve heyecan uyandırılır. Bu tür, Fransız yazar Guy de Maupassant tarafından yaygınlaştırıldığı için Mopasan Tarzı Hikâye de denir Bu tarzın bizdeki en önemli temsilcileri: Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Reşat Nuri Güntekin'dir.

2) DURUM ( KESİT ) HİKÂYESİ: Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz Belli bir sonucu da yoktur. Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir. Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır. Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için Çehov Tarzı Hikâye de denir. Bizdeki en güçlü temsilcileri : Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra'dır

3) MODERN HİKÂYE : Diğer öykü çeşitlerinden farklı olarak, insanların her gün gördükleri fakat düşünemedikleri bazı durumların gerisindeki gerçekleri, hayaller ve bir takım olağanüstülüklerle gösteren hikâyelerdir. Hikâyede bir tür olarak 1920'lerde ilk defa batıda görülen bu anlayışın en güçlü temsilcisi Fransız Kafka'dır Bizdeki ilk temsilcisi Haldun Taner'dir. Genellikle büyük şehirlerdeki yozlaşmış tipleri, sosyal ve toplumsal bozuklukları , felsefi bir yaklaşımla, ince bir yergi ve yer yer alay katarak, irdeler biçimde gözler önüne serer.

28 Ocak 2010 Perşembe

UTANMAZI UTANDIRMAK

Muallim Naci derste bazı kelimelerin anlamlarını anlatırken örnekler verir ve öğrencilerin konuyu iyice anlamalarını sağlarmış.Bir gün öğrencilerden biri "muhal"kelimesinin anlamını sormuş."Boş iş,gerçekleşmesi imkansız şey" gibi anlamlara tekabül eden kelimeyi Muallim Naci şöyle örneklendirmiş: "Muhal, utanmazı utandırmaktır!"

NECİP FAZIL'IN ÖZEL ARABASI

necip fazıl-necip fazil-necipfazıl-necipfazil-necipfazılkısakürek-necip fazıl kısakürek-Necip Fazıl kısakürek-tarihi fıkralar-anekdot



NECİP FAZIL'IN ÖZEL ARABASI

Necip Fazıl'a sormuşlar: "Üstad, özel arabanız yok mu?" Şair de düşünmeden cevap vermiş: "Ona en son bineceğiz."

KAMIŞ YA DA ODUN OLMAK


Bir mecliste Ahmet Haşim'in "AKŞAM" şiiri okunuyordu: "Akşam yine akşam,yine akşam/Göllerde bu dem bir kamış olsam." Mecliste bulunanlardan biri atılır:"Bu nasıl şiir,insan hiç kamış olur mu?" der.Halit Fahri Ozansoy cevabı yapıştırır: "İnsan elbet kamış olur,Birçoğumuz odun oluyor,bırak birimiz de kamış olsun." der.

KALPAK MESELESİ

Mehmet Akif Ankara'ya çağrılır.O kadar önemli meseleler dururken fesi çıkarıp kalpak giymesi söylenir.Canı sıkılan Akifi o olayı şöyle özetler:"Ben kafamın içine bakılacağını sanmıştım,ama onlar tepesine baktılar!"

26 Ocak 2010 Salı

ŞEHİTLER NİÇİN YIKANMAZ?

Ne mümkün bunca ateşle şehid-i aşkı gasletmek
Cesed ateş, kefen ateş, hem ab-ı hoş-güvar ateş

Karamanlı Mevlid Efendi

EĞİLME

Eğilme

Zincirin altınsa da hattâ, koparıp kır!
Susmak ne demekmiş, yere göğe haykır!

Vicdân bile duymaz, çıkmazsa bir âhı
Sessiz kölelerdir, yaratan binbir ilâhı

Elbet put olurlar, öpülen eller, etekler
Elbet öpen oldukça, olur öptürecekler!

Hürriyet, o en son şerefindir, onu satma!
Bir Tanrı yeter, kendine bin Tanrı yaratma!

İnsanda ki dört tane ayak devrini bilme!
Mahvolsa eğilmezdi baban, sen de eğilme!..

MİTHAT CEMAL KUNTAY

30 Ağustos Zaferi’nden sonra yazdığı ‘Vatan Hisleri’ adlı şiirinin son iki mısrası TBMM’de Mustafa Kemal tarafından okundu:

Ölmez bu vatan farz-ı muhal ölse de hattâ
Çekmez kürenin sırtı bu tâbât-ı cesîmi

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

GÖÇ

GÖÇ

Yamacında koşma söylediğimiz dağları
Düşman değil gurbet almış elimizden
Kiminle tutalım halayı, barı
Daracık sokaklar anlamaz halimizden

Yahya Akengin

HELAL VATAN


Sen Türkiye'm, Türk'ün helal vatanı
Ölmeye hazır binlerce canın var
İzmir, Antep, Hatay, Urfa, Maraş'ta
Toprağı sulamış soylu kanın var

Bin yıllık Türk yurdu, mertlik diyarı
Sende destanlaştı asil ülküler
Düzen tutmuş kopuzlarda sazlarda
Sana söylendi en güzel türküler

Karanlık günlerde her an her saat
Şanlı tarihinle bizi avuttun
Bildi yedi düvel duydu dost düşman
Ebediyyen asil Türk'e tek yurttun

Necati KARADAĞ

HİKAYE


HİKAYE
Yaşamak başka bir andı
Seni bulduğum zamandı
Lezzetim dudaklarından
Kuvvetim kollarındandı

Ya bir yaprak ya bir kuştum
Kimim,neyim unutmuştum
Seni sımsıkı tutmuştum
Senden başkası yalandı

O ne çılgın heyecandı
Kış ortasında nisandı
Ellerin birer büyücü
Dilin bir başka lisandı

Bir hoş sıtma mıydı bilmem
Kara sevda mıydı bilmem
Bütün dünya mıydı bilmem
Sözlüklere sığmayandı

Kızgın çöller gülistandı
"Olmayacak"lar "olan"dı
Baş eğdiğimiz tek buyruk
Gönülden gelen fermandı

Mehmet ÇINARLI