30 Nisan 2010 Cuma

İŞTE YGS BİRİNCİLERİ


2010 YGS Birincileri açıklandı. Konya Meram fen Lisesinden Ayşenur ŞAM, iyi bir derece beklemekte olduğunu ama birinciliği aklına getirmediğini ifade ediyor. Ayşenur, mesleği öğretmenlik olan bir anne babanın çocuğu. Annesi kız Meslek Lisesinde giyim öğretmeni, babası ise biyoloji öğretmeni. Ayşenur, elde ettiği başarıyı okulunun ve dershanesinin kendisine verdiği programlara harfiyen uymasına bağlıyor.

Diğer birinci Günay YOLCU ise geçen yıl Cerrahpaşa Tıp fakültesi İngilizce Tıp bölümünü kazanmış.bu yıl sınava eğlenmek için girdiğini ifade ediyor.Bu yüzden hiç bir tercih yapmayacağını söyleyen YOLCU, geçen yıl sınavda 16. olduğunu, bu yıl ise birinci olarak kendini kanıtladığını söyledi.Bu farkı üzerinde stres olmayışına bağlayan YOLCU, sınavda başarısız olsa dahi kaybedeceği bir şey olmadığını bilmenin kendini rahatlattığını ama coğrafya sorularında zorlandığını ifade etti

17 Nisan 2010 Cumartesi

HALK EDEBİYATI

Türk halk edebiyatı İslamiyet öncesi dönemden başlayıp günümüze ulaşmış, halk kültürüne dayanan ve halk beğenisine uygun bir edebiyat geleneğimizdir.Manzum ne mensur eserlerle varlığını sürdüren halk edebiyatımız yalın yapmacıksız ve sadedir.Mensur eserler divan edebiyatında da olduğu gibi azdır.Manzum eserler çoğunluktadır.Sözlü edebiyat geleneğinin uzantısı olan halk edebiyatımızhalkın yarattığı sözlü eserlerden oluşmaktadır.

HALK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ

1.İslamiyet öncesi "Sözlü edebiyat" geleneğinin İslamiyet sonrası döneme yansımış ve daha da gelişmiş halidir.
2. Halk edebiyatının nazım birimi dörtlüktür.
3. Halk edebiyatımızın ölçüsü milli ölçümüz olan "hece ölçüsü"dür.Daha çok 7'li, 8'li, 11'li kalıplar kullanılmıştır.
4. Halk edebiyatımızda "koşma,semai,varsağı,türkü,mani,ilahi" gibi nazım biçimleri vardır.
5. Halk edebiyatı ürünlerinde kullanılan dil sade ve süssüzdür. Halk kültürüne ve zevkine uygun günlük konuşma dilidir.
6. Şiirlerde başlık kullanılmaz, nazım biçimi başlık olarak verilir. "Koşma, mani, semai" gibi..
7. Halk edebiyatı manzum ürünleri saz eşliğinde özel ezgileriyle okunur.
8. Şiirlerde genellikle yarım kafiye kullanılmaktadır.
9.Tıpkı divan edebiyatında olduğu gibi kalıplaşmış benzetmeler ve mecazlar kullanılır."Selvi boy,gül yanaklar, inci dişler" gibi...
10. Ele alınan konular somut ve gözleme dayalıdır.Divan edebiyatındaki gibi soyut ve günlük yaşamdan kopuk değildir.
11. 18. yüzyıldan itibaren halk şairleri divan edebiyatından etkilenerek aruz ölçüsüyle şiirler de yazmışlardır.Bunun nedeni halk şiirinin basit görülmesi, horlanmasıdır.Bir anlamda halk şairleri divan şiirinin etkisine girerek sanatlarını topluma kabul ettirmeye çalışmışlardır.
12. Halk edebiyatında manzum ve mensur eserler bir arada olup manzum eserler çoğunluktadır.
13.Halk edebiyatının ele aldığı temalar aşk, ayrılık, gurbet, doğa güzellikleri, yiğitlik ve ölümdür.
14.Halk edebiyatı sanatçılarının eserlerini topladığı defterlere "cönk" denir.

I. ANONİM HALK EDEBİYATI

Söyleyeni belli olmayan, ağızdan ağıza, yayılarak halkın ortak malı olan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır.
Özellikleri şunlardır:

1) Eserin ilk söyleyeni yani sahibi bilinmez. Halkın ortak malı sayılır.
2)
Dili sadedir.Halka hitap ettiği için halk dili kullanılır.
3)
Şiirlerde genellikle hece ölçüsünün 7'li, 8'li, 11'li kalıpları kullanılır.
4)
Somut ve gerçeklerle iç içe bir edebiyattır.
5)
Şiirlerinin nazım birimi dörtlüktür.
6)
En çok yarım kafiye kullanılmıştır.. Bazı manilerde cinaslı kafiye görülür.
7)
Mecazlara ve edebi sanatlara fazla yer verilmez.
8)
Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik, toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir.
9)
Sözlü geleneğe dayanır.
10)
Anonim halk edebiyatı mani, ninni, türkü, destan, tekerleme, bilmece, masal gibi ürünlerden oluşur.

A.MANİ

Anonim halk edebiyatının en çok kullanılan nazım biçimidir. Tek bir dörtlükten oluşur, "aaxa" biçiminde kafiyelenir.Konu sınırlandırması olmamakla birlikte aşk,özlem,ayrılık,kavuşma isteği, niyet,ölüm gibi temalar sıkça işlenir.

Çoğu aşk konusunda olup özel bir ezgi söylenmekle birlikte mânile­ri şöyle gruplandırabiliriz: Sevda mânileri, şehir mânileri, ramazan mânileri, gelin - kaynana mânileri, sünnet mânileri, askerlik mâ­nileri...

Mani çeşitleri:

Düz Mani: Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Kafiyeleri genellikle cinassızdır.

A benim bahtı yarim
Gönülde tahtı yarim
Yüzünde göz izi var
Sana kim bahtı yarim (Erzurum)

Kesik mani (Cinaslı Mani): Birinci mısrası 7 heceden az olan manilerdir. Bunlar cinaslı kafiye taşıdığı için "cinaslı mani" olarak da bilinir.Kesik mısra, cinaslı kafiyenin cinasını oluşturur.

Deli koyun
Deli kurt, deli koyun
Yarinden ayrılanın
Adını deli koyun

Yedekli (artık) mani: Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen maniler. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır. Bu manilere "artık mani" de denir.

Ağlarım çağlar gibi
Derdim var dağlar gibi
Ciğerden yaralıyım
Gülerim çağlar gibi
Her gelen bir gül ister
Sahipsiz bağlar gibi

Doldurmalı mani:Kesik manilerin eksik hecelerinin doldurulnması suretiyle oluşturulan manilerdir.Kesik manilerin birinci mısrasındaki söz grubu aynen tekrar edilerek 4 + 4 hecelik bir musammat (simetri) oluşturulur.Böylece doldurmalı manilerin ilk mısrası 8, diğer mısraları 7 heceden oluşur.

Gara ağaç gara ağaç (8)
Sende var yara ağaç (7)
Sen beni götüresin (7)
Şu bizim yar'a ağaç
(7)


Deyiş: İki kişinin karşılıklı söyleştikleri ve genellikle soru - cevap biçiminde düzenlenen manilerdir.

A benim bahtı yârim
Gönlümün tahtı yârim
Yüzünde göz izi var

Sana kim bahtı yârim

Kapıdan bahtı yârim
Su gibi ahtı yârim
Yüzüme göz değmedi

Güneşler yahtı yârim



Karşı - Beri: Eğer deyişlerde söyleyicilerin adı ya da vasfı ( erkek-kız gibi) ayrıca belirtiliyorsa "karşı- beri" mani türü oluşur.

Erkek:

Karşıya kaban derler
Ökçeye taban derler
Kız hatırın kalmasın
Nişanlın çoban derler


Kız:

Karşı kabansız olmaz
Ökçe tabansız olmaz
Niye Hatırım kalsın
Sürü çobansız olmaz


B.TÜRKÜ

Türlü ezgilerle söylenen anonim halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli türküler de vardır. Halk edebiyatının en zengin alanıdır. Anadolu halkı bütün acılarını ve sevinçlerini türkülerle dile getirmiştir.

Türkü iki bölümden oluşur. Birinci bölüm asıl sözlerin bulunduğu bölümdür ki buna "bent" adı verilir.

İkinci bölüm ise bentlerin sonunda yinelenen nakarattır. Bu bölüme "bağlama" ya da "kavuştak" denir.

Türküler, genellikle yedili, sekizli, on birli hece kalıplarıyla yazılmıştır. Konuları çok değişik olabilir.

Söğüdün yaprağı narindir narin
İçerim yanıyor dışarım serin
( bent )
Zeynep'i bu hafta ettiler gelin

Zeynebim Zeynebim anlı Zeynebim ( nakarat )
Üç köyün içinde şanlı Zeynebim


26 Mart 2010 Cuma

ŞİİR VE GELENEK

Gelenek, bir toplumda kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel miras, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar bütünüdür.Bugün modernizmi yaşıyor olsak da gelenekler hayatımızın ta içindedir. Evlilik hazırlıklarından tutun da misafir ağırlamaya, yama içme alışkanlıklarımıza kadar bir çok noktada gelenekler hayatımızın içindedir. Edebiyattaki gelenek ise, geçmişten günümüze aktarılan ve oradan da gelecek kuşaklara iletilecek olan yazılmış yaratılmış tüm eserler ile o eserlerle belirlenen ortak zevk ve kültür mirasıdır.Şiirde bir gelenekten söz edebilmek için o şiir geleneğinin geçmişinden, o şiir anlayışıyla ortaya çıkan ortak zevklerden, temalardan, ahenk unsurlarından, şekil özelliklerinden, imgelerden, dili kullanma alışkanlığından bahsetmek gerekir.

Bu anlamda Türk şiirinin dayandığı üç gelenek vardır:
a) Halk edebiyatı şiir geleneği: Halk şiirimizin kökeni İslamiyet öncesi dönemlere dayanır.Bir anlamda bu gelenek bizim en eski şiir geleneğimizdir. İslamiyetin kabulünden sonra da devam eden halk şiiri geleneğimiz çeşitlenerek günümüze kadar ulaşmayı başarmış ve halen canlı olarak devam etmektedir.
* Anonim halk şiiri: Söyleyeni belli olmayan ve halkın ortak malı sayılan edebi ürünlerdir: Türkü, mani,ninni, tekerleme anonim şiir türlerimizdir.
* Aşık tarzı Türk şiiri:Aşık adı verilen halk ozanlarının oluşturduğu, genellikle saz eşliğinde söylenen şiirlerdir.Koşma,semai,varsağı,destan bu türün örnekleridir.
* Dini-tasavvufi halk şiiri(Tekke şiiri):Tasavvuf anlayışına bağlı kişilerce söylenen dini temaları ele alan şiirlerdir. İlahi,deme, deyiş, nefes, devriye, şathiye, nutuk bu türün önemli eserleridir.
Halk Şiirinin Genel Özellikleri:
-Halkın anlayacağı konuşma dili kullanılır.Yabancı sözcük sayısı azdır.
-Nazım birimi milli nazım birimimiz olan dörtlüktür.
-Hece ölçüsü ile söylenir.Genellikle hecenin 7'li, 8'li, 11'li kalıpları kullanılır.Duraklarla ritmik ahenk sağlanır.
-Genellikle yarım kafiye kullanılır.
-Edebi sanatlarca zengin sayılmaz.Ama duygu coşumu ve yoğunluğu göze çarpar.
-Anlatım içten, samimi ve yalındır.
-Şiirler belli bir ezgiyle genellikle saz eşliğinde söylenir.
-türkü, ninni, mani, koşma, semai, varsağı, destan gibi nazım şekilleri ve türleri kullanılır.
Halk edebiyatı sanatçılarının eserlerini yazdıkları defterlere cönk adı verilir.
-Aprınçur Tigin, Yunus Emre,Karacaoğlan,Dertli,Aşık Ömer,Dadaloğlu,Köroğlu,Emrah,Aşık Veysel,Murat Çobanoğlu,Abdurrahim Karakoç gibi sanatçılar halk şiirinin güzide örneklerini vermişlerdir.

2) Divan edebiyatı şiir geleneği:Türkler, İslamiyeti kabul ettikten sonra İran ve Arap kültürlerinin etki alanına girdiler.Bu etkileşim edebiyatımızda yeni bir çığır başlattı.Medrese kültürüyle yetişen aydın şairler, Arap-Fars edebiyatlarını taklit ederek eserler vermeye başladılar.Bunun neticesinde yüksek zümreye hitap eden divan edebiyatımız doğdu.Divan edebiyatımızda ortak konular ele alındı.Bu ortak konular klişeleşmiş ortak imgelerle ve edebi sanatlarla ve ağır bir dille yazıldı.Şairler eserlerini divan adlı eserlerde topladılar.Klasik Türk edebiyatı da denilen bu dönemde Arapça, Farsça, Türkçe karışımı bir dil olan Osmanlıca kullanıldı.
Divan şiirinin genel özellikleri
- Klasik edebiyatımızda şekil, içerikten önemlidir.Biçim güzelliğine önem verilmekteydi.
-Divan edebiyatında kullanılan ölçü aruzdur.
-Nazım birimi beyittir.Anlam beyit içinde tamamlanmak zorundadır.
-Gazel, kaside, mesnevi, terkibi bend, müstezad, rubai,murabba, muhammes gibi nazım şekilleri kullanılır.
-Tam ve zengin kafiye kullanılır.
-Soyut bir edebiyattır.İnsanı, gerçekliği içinde ele almaz.
-Klasik edebiyatta mazmun denilen ortak imgeler kullanılır.
-Edebi sanatlar açısından gayet zengindir.
-Dili ağır ve süslüdür.
-Seçkin sınıfa hitap eder.
-Hoca Dehhani,Aşık Paşa,Ahmedi,Ahmet Paşa,Necati,Ali Şir Nevai,Şeyhi,Süleyman Çelebi,Fuzuli,Baki,Hayali,Şeyh Galip,Nabi,Taşlıcalı Yahya,Şeyhülislam Yahya,Nedim,Leskofçalı Galip,Enderunlu Vasıf gibi tanınmış sanatçılar divan edebiyatı şiir geleneği içinde eserler vermişlerdir.

3. Modern şiir geleneği: Batı tesirine girdikten sonra yani Tanzimat'ın ilanını takip eden yıllardan itibaren edebiyatımız modern şiir geleneğiyle tanıştı.Önce bir müddet divan edebiyatı nazım şekilleri aynen kullanılmaya devam edildi.Ancak Namık Kemal, İbrahim Şinasi gibi sanatçılar divan edebiyatı nazım şekillerinin muhtevasını(içerik) değiştirdiler.Misal olarak hak, hukuk, vatan, eşitlik, adalet temalarını ilk kez kullandılar.Daha sonra Serveti Fünun, Fecri Ati, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatlarında Batılı nazım şekilleri sıkça yer almaya başladı.Özellikle sone,terzarima, triyole,balad nazım biçimleri sıklıkla kullanılır oldu.Bu arada Orhan Veli ve arkadaşları Japon şiiri olan hayku nazım şekliyle şiirler yazdı.

Bu arad modern şiir geleneğinini nazım biriminin mısra olduğunu belirtelim.Artık şiirde anlatılmak istenen duygu beyit yada dörtlük gibi kısıtlayıcı kümelenmelere ihtiyaç duymuyor, şairler meramlarını mısralar içinde özgürce anlatyordu.Bir cümlenin bir mısraya sığmayıp birden fazla mısraya taşmasına anjambman denir.Modern şiir geleneğinde anjambmana sıkça rastlanır.

Modern şiir geleneğinde serbest nazım sıkça görülür.Kafiye ve ölçü terkedilmiştir.

-Modern şiir geleneği sone,terzarima,triyole,balad,hayku gibi yeni nazım biçimlerini beraberinde getirmiştir.
-Genellikle serbest nazım kullanılmaktadır.
-Şiirlerde insan gerçeği ana temayı oluşurur.
-Biçim değil anlatılmak istenen konu önemlidir.
-Bazı şairler modern şiir geleneğine dahil olmakla birlikte halk şiirinden ya da divan şiirinden yararlanmayı sürdürürler.Mesela Ahmet kutsi tecer, halk şiirinden yararlanırken; Attila İlhan divan şiiri geleneğinden yararlanmıştır.
-Namık Kemal, Şinasi, Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Mehmet Akif Ersoy,Ahmet Haşim,Ahmet Hamdi Tanpınar,Yahya Kemal Beyatlı, Nazım Hikmet Ran, Necip Fazıl Kısakürek,Ziya Osman Saba,Cahit Sıtkı Tarancı,Orhan Veli Kanık, Cemal Süreya, Edip Cansever,İsmet Özel,Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt,Hüseyin Atlansoy,Arif Nihat Asya modern edebiyat geleneğine bağlı sanatçılardır.

ŞİİRDE GERÇEKLİK VE ANLAM

Dil, şiirde kendine özgü bir kullanıma sahiptir.Bu anlamda şiirin gerçekliği de kendine özgüdür.Şair bu dünyanın gerçeklerini anlatacaktır ama o, gerçekleri olduğu gibi aktarmaz.Çağrışım gücü yüksek imgeler kullanarak sözcüklere yeni anlamlar yükleyerekoluşturur şiirini.Şairin ele aldığı tema muhakkak surette dilde ve hayatın içinde vardır. Ama şair bunları imgeye dönüştürme becerisini gösteren kişidir.Bunu yapmak kurmaca bir dünya oluşturmaktır bir bakıma. Her gün kullandığımız kelimeler, her gün yaşadığımız durumlarla ve duygularla şairin düş gücünde yeniden harmanlanarak doğal gerçekliğin ötesinde, şiir gerçekliği dediğimiz bir bağlamda eser ortaya çıkar.Bu eşsiz ve biricik yapının adı şiirdir.

Karlı dağların başında
Salkım salkım olan bulut
Saçın çözüp benim için
Yaşın yaşın ağlar mısın?

Görüldüğü üzere Yunus Emre bu şiirinde doğal gerçekliğe ait sözcükleri kendi imgeleminde yeniden yoğurarak şiir gerçekliğine ulaşmıştır.Buna göre bulutların yağmurlarını bırakması, şairin derdiyle dertlenen bir kadına benzetilerek saçını çözmek fiiliyle özdeşleştirilmiş ve yağmurun yağması içli içli ağlama imgesine dönüştürülmüştür.Bu imgenin doğmasında Yunus'un eşsiz hayal gücü(imgelem) vardır.Yoksa kullanılan sözcükler doğal dilde kullanılan sözcüklerden farklı değildir.

ŞİİRDE YAPI

Nasıl ki mimari eserler çeşitli yapı taşlarından, birimlerden oluşuyorsa şiirde anlam ve sesin kaynaşmasından oluşan birimlerden oluşur.Bu kaynaşmanın sonucunda ortaya mısra,beyit,dörtlük,bent gibi birimler kendi aralarında çeşitli birliktelikler oluşturarak nazım şeklini ortaya çıkarırlar.

Şimdi şirle ilgili yapıtaşları olan unsurları görelim:

Nazım birimi: Şiirsel yaratılarda anlam bütünlüğü taşıyan en küçük parçaya nazım birimi denir.
a) Mısra (dize): Bir şiirin her bir satırına mısra denir.Şiirde anlam genellikle bir mısrada tamamlanmaz, Birkaç dize bir araya gelerek anlamı tatamlarlar. Divan edebiyatında tek mısralık yazılan şiirlere azade adı verilirdi.Örneğin Osmanlı devrinde bazı nüktedan şahsiyetlerin ecza dolaplarının üzerine yazdırdıkları "Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı." mısrası azade şiire bir örnektir.

b) Beyit: İki mısradan oluşan kümelenmelere beyit denir.Divan edebiyatının karakteristik nazım birimi beyittir.

Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkıt ne bilür
Mübtela-i gama sor kim geceler kaç saat

c) Dörtlük: Dört mısradan oluşan kümelenmelere dörtlük denir.

Yağmur üstüme üstüme
Varsın yağsın küçük hanım
Ben yağmurdan yaştan değil
Aşkından sırılsıklamım

d) Bent:İkili ve dörtlü mısra kümelenmelerinin haricindeki diğer tüm kümelerin adına bent denir.Yani üçlü, beşli,altılı,yedili mısra kümelerine bent diyeceğiz.

Boş ve ümitsizdir akşamın hüznü
Bu tenha çeşmede bir an yüzünü
Seyredenler altın sazlar içinde
Ruh muammasının ürperişinde
Kaybolmuş sanırlar kendilerini

ŞİİRDE TEMA

Şiir, ses ve anlam kaynaşması sonucunda ortaya çıkan birimlerin yani dize, beyit, bent gibi yapıların bir duygu, düşünce ve hayal etrafında bir arada bulunması suretiyle oluşturulur.Yani her biri tek başına çok güzel ve anlamlı olan fakat farklı duyguları işleyen bir söz dizisine şiir demek mümkün değildir.Bir söz dizisinin şiir sayılabilmesi için onu oluşturan bütün mısralar içinde şiirin bütününe yayılan ortak bir duygunun olması gerekir.İşte şiirdeki bu duygu ya da hayale tema denir.Tema aslında soyut bir kavram ya da düşünce olarak edebi eserin dışında da vardır.Örneğin memleket özlemi, şiirin dışında da var olan bir gerçekliktir.Bir şair şiirlerinde bu temayı işleyebilir. Bu şekilde metinde somutlaşan temalara konu denir.


Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır
Bir tarih boyunca kendini onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir. (Teması: Vatan sevgisi)

Geliyor Boğaziçi'nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz kızkulesi (Teması: İstanbul)

21 Mart 2010 Pazar

MURABBA

Kelime anlamı "dörtlük" olan murabba, divan şiirimizde aynı ölçüye sahip dörder mısralık bentlerden oluşan bir nazım biçimidir.Kafiye şeması genellikle aaaa/bbba/ccca... biçiminde görülür,aruzla yazılır.4-8 bentten oluşur.Hemen her konuda murabba yazılabileceği gibi, genellikle dini ve öğretici konularla övgü, yergi, mersiye gibi konularda murabbalar yazılır.Şarkı türüne benzer fakat şarkıdan farklı olduğu hemen görülür.Dili süslü ve ağırdır.Son dizeleri tekrarlanıyorsa mütekerrir murabba; Son dizeleri tekrarlanmıyorsa müzdeviç murabba adını alır.15. yüzyıl şairi Ahmet paşa ile 19. yüzyıl şairi Namık Kemal en önemli murabba yazarlarıdır. Bunlardan başka Aşki, Muhibbi, Hayreti, Taşlıcalı Yahya Bey, Fuzuli de murabba türünün diğer önemli şairleridir.

Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül
Kuru seydâya yiler bî-ser u bî-pây gönül
Demedim ben sana dolaşma an hây gönül
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönül

MUHAMMES

Divan edebiyatında kullanılan beş mısralık bentlerden oluşan bir nazım biçiminin adıdır.Kelime anlamı "beşlik" olan muhammeslerde beşer dizelik bentler kullanılır.Bent sayısı 4-8 arası değişir.Aruz ölçüsüyle tertip edilir.Kafiye şeması: aaaaa/bbbba/cccca... biçimindedir.Eğer ilk bendin son mısrası her bendin sonunda aynen tekrarlanırsa buna muhammes-i mütekerrir denir.Her bendin son mısraları birbirine sadece kafiye bakımından benziyorsa buna da muhammes-i müzdeviç denir.

Her konuda muhammes yazılabilmekle beraber genellikle tasavvufi ve felsefi konular, aşk, övgü,özlem,dünya görüşü gibi konular muhammeslere konu edilir.

En çok muhammes yazan şair Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman) olup Fuzuli, Taşlıcalı Yahya, İbrahim Hakkı, Esrar Dede gibi şairler de önemli muhammesler yazmışlardır.

20 Mart 2010 Cumartesi

TERKİB-İ BENT

Hane adı verilen 5-10 beyitlik bentlerden oluşan divan edebiyatı nazım biçimidir.Toplam 5-12 bent olabilen terkib-i bentler aruz ölçüsüyle ve beyit birimiyle yazılırlar.Terkibi bentler gazel biçiminde kafiyelendirilir.Yani aa/ba/ca... biçiminde kafiyelendirilirler.Ancak her hanenin (bendin) sonunda diğer bende geçişi sağlayan vasıta adlı beyit bentte uygulanan kafiyelerden farklı bir kafiyeye sahip olur.Ve her bendin sonundaki vasıta beyti birbirinden farklı olur.(Eğer vasıta beyitleri her bendin sonunda aynen tekrar edilirse o zaman nazım biçimi değişir ve adı "Terci-i Bend" olur.)

Gelelim terkibi bendimizin kafiye şemasını göstermeye:

TERKİB-İ BEND
I. Bend...........II. Bend.................III. bend
.....aa..................bb............................cc
.....xa..................xb............................xc
.....xa..................xb............................xc
.....xa..................xb............................xc
.....xa..................xb............................xc
.....xa..................xb............................xc
....QQ.................KK...........................TT

NOT: Kırmızı ile sembolize edilen beyit vasıta beytidir.Eğer nazım biçimi Terci-i bend olsaydı kafiye şemamız şöyle olacaktı:


TERCİ-İ BEND

I. Bend...........II. Bend.................III. bend
.....aa..................bb............................cc
.....xa..................xb............................xc
.....xa..................xb............................xc
.....xa..................xb............................xc
.....xa..................xb............................xc
.....xa..................xb............................xc
....QQ.................QQ........................QQ

Terkib-i bend türünün konularına gelince, her türlü konuda terkibi bend yazılabilir.Ama özellikle sosyal eleştiriler, dini tasavvufi konular, felsefi konular, medhiye, hicviye ve mersiyeler terkib-i bend türüyle yazılabilir. Mesela Baki,16. yüzyılda ünlü "Kanuni Mersiyesini terkib-i bend türüyle yazmıştır.

Terkib-i bend türünün en önemli şairi kuşkusuz Bağdatlı Ruhi'dir.Onun ünlü terkibi bendinde dönemin sosyal eleştirisi yapılmaktadır.Bu yüzden üzerine çok nazireler yazılmış (tanzir edilmiş) ve ona benzetilerek çok terkibi bendler yazılmıştır.Bu nazireler arasında Ziya Paşa'nın terkibi bendi en güzel ve anlamlı olanıdır.

16 Mart 2010 Salı

12.SINIFLAR EDEBİYAT DERSİ 2. DÖNEM 1.YAZILI

AD : SOYAD : SINIF : NO :
HÜSEYİN BÜRGE ANADOLU LİSESİ 2009-2010 EĞT-ÖĞR YILI
TÜRK EDEBİYATI DERSİ 12 TM SINIFLARI 2.DÖNEM I. YAZILI SINAVI


(10p ) 1. Aşağıdaki metne göre şairin görevi ne olmalıdır?

Bilimlerin ilerlemesi , keşiflerin çoğalmasına rağmen insanın , evrenin ve hayatın sırlarını çözümleyemeyişi 19. Asırda ‘’Bilim adamımız olacağına şairimiz olsun daha iyidir ‘’anlayışını ortaya çıkarmıştır.Şair odur ki , kulağına sesler gelir gaipten



(15p)2.

(I) “Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü kafdağı,
Bir zerreciğim ki , arş' a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!” Necip Fazıl KISAKÜREK

(II) "Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen " Şeyh Galip
( Zatına çok iyi bak ; çünkü sen alemin ÖZÜ olan insansın)

(III) “Evreni içinde gizleyen özneyim ben” Hüseyin ATLANSOY

Yukarıdaki üç metni aşağıdaki başlıklar yönünden inceleyiniz.

a)Temalarını bulunuz,



b)Tema benzerliğinin sebebini açıklayınız.



(10p)3. Cumhuriyet Döneminden önce Namık Kemal ,Mehmet Akif gibi şairler toplumsal konuları işlemişlerdir. Bu şairlerle NAZIM Hikmet’in toplumcu gerçekçi Şiir anlayışları arasındaki temel farkları kısaca yazınız.


(10p) 4.Aşağıdaki cümlelerdeki bilgiler doğruysa yanındaki boşluğa D, yanlışsa Y yazınız.

( )İkinci Yeni şairleri şiirde anlama değil, söyleyişe önem verdiler.
( )Toplumsal Gerçekçiler, özellikle köye ve köylü sorunlarına yöneldiler.
( ) Cahit Zarifoğlu ve Hilmi YAVUZ Toplumcu –Gerçekçi şairlerdendir.
( )Turgut Uyar ve Sezai Karakoç üslup ve muhteva açısından II. Yeni şiirinde farklılık gösterirler.
( ) İkinci yeni sonrası toplumcu şiirde içerikten çok biçime önem verilmiştir.

(10p) 5. İkinci yeni akımının temsilcilerini yazınız. İçlerinden birini kısaca tanıtınız.

(10p) 6. Aşağıdaki dizelerde geçen söz sanatlarını bularak sebepleriyle belirtiniz.

a) Lavanta çiçeği kokan kederleri …………..
b) Gün saltanatıyla gitti mi bir defa ……….
c) Durgun suda dinlenen yamaçlar ………
d) ben diyorum ki ona kül olayım
Kerem gibi yana yana……………..

(10p) 7. Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.

………………………………….. Attila İlhan Çıkardığı dergidir
………………………………… ..Aşık Veysel’ keşfeden şairdir.
…………………………………….İmgeye yer vermezler , basit şiiri savunurlar
……………………………………. Bu Vatan Kimin şiiriyle tanınmıştır.
………………………………. ……2. yeni şiirinde çokça görülür.

(25p) 8. Aşağıda kısaca tanıtılan sanatçıları yazınız.

1) Dar çevre şairi olarak bilinir , İlk şiir kitabı Kapalı Çarşıdır.Günlük dilden ustaca yararlanır Evler , Yaz Dönemi diğer şiir kitaplarından bazılarıdır……………………….
2)Mavi hareketini başlatarak birinci ve İkinci Yeni şiir akımlarına tepki gösterdi. Şiirde toplumcu gerçekçi anlayışı coşkulu duyarlı bir anlatımla ve yeni bir ses ile dile getirdi………………………
3)Yakın bir zamanda öldü .Hiç bir şiir akımına katılmadan insanı ve evreni anlatır. Çocuk ve Allah Havaya Çizilen Dünya Üç Şehitler Destanı en tanınmış esreleridir…………….
4) 1939’da Maraş’ta doğdu. İlkokul ve Lise öğrenimini burada tamamladı. Mavera dergisinin yönetimini üstlendi. İslâmî ton bir “leit-motiv” halinde bütün şiirlerine yayılmıştır. Şiirleri Açı (K. Maraş), Çıkış (Ankara), Yeni İstiklâl, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Yedi İklim dergilerinde yayınlanmıştır………………………………………………………
5)1936 yılında İstanbul'da doğdu.Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra gazeteciliğe başladı.Lise yıllarında şiir yazmaya başladı ve bazılarını Dönüm dergisinde neşretti. Milliyet Yeni Ortam gazetelerinde eleştiri ve inceleme yazıları yazdı.Bu yazılarının bazılarında Ali Hikmet müstearını kullandı.
Şiir Kitapları:Bakış Kuşu (1969), Bedrettin Üzerine Şiirler (1975), Doğu Şiirleri (1977), Yaz Şiirleri (1981), Gizemli Şiirler (1984), Zaman Şiirleri Halen zaman gazetesinde yazmaya devam etmektedir………………………………………
Mehmet TURAN


12TM. SINIF türk edebiyatı SINAVI CEVAP ANAHTARI
10p ) 1.ŞAİRLER GÖRÜNENİN ARDINDAKİ GÖRÜNMEYENİ SEZMESİNDE YETENEKLİ OLMALARI VE İNSANI EVRENİ VE YAŞAMI ANLAMAYA ÇALIŞMALARI

2 (a) 1, 2, 3. Metinlerin teması “insan alemin özüdür ya da alemin özü insanda gizlidir. Her bireysel varlık, bütün dünya ve tanrının bir aynası gibidir; veya her biri kendi tarzında bütün kâinatı ifade etmektedir” Şeklinde söylenebilir
b)DÖNEMLERİ FARKLI OLSA DA AİT OLDUKALARI SANAT ANLAYIŞALRININ ŞİİRE YANSIMASI TASAFFUF VE FELSEFİ ANLAYIŞIN AYNI OLMASI
(10p) 3.
N. KEMAL VE MEHMET AKİF DÖNEMİN SOSYAL OLAYALRINI VE AKSAKLIKLARINI ŞİİRE YANSITMIŞLAR
SOSYAL DÖNEMİN ŞARTLARINDAN ŞİKAYET ETMİŞLERDİR .
NAZIM HİKMET VE RIFAT ILGAZ GİBİ TOPLUMCU GERÇEKÇİ ŞAİRLER SOSYAL MESELELERİ İDEOLOJİLERİNİN IŞIĞINDA İŞLEMEYE ÇALIŞMIŞLAR VE İDEOLOJİLERİNİ DE YANSITMIŞLARDIR
(10p) 4.Aşağıdaki cümlelerdeki bilgiler doğruysa yanındaki boşluğa D, yanlışsa Y yazınız.
( D )İkinci Yeni şairleri şiirde anlama değil, söyleyişe önem verdiler.
( Y)Toplumsal Gerçekçiler, özellikle köye ve köylü sorunlarına yöneldiler.
( Y ) Cahit Zarifoğlu ve Hilmi YAVUZ Toplumcu –Gerçekçi şairlerdendir.
( D )Turgut Uyar ve Sezai Karakoç üslup ve muhteva açısından II. Yeni şiirinde farklılık gösterirler.
( Y) İkinci yeni sonrası toplumcu şiirde içerikten çok biçime önem verilmiştir.
(10p) 5. İkinci yeni akımının temsilcilerini yazınız. Sezai Karakoç’u kısaca tanıtınız.(BEŞ ŞAHIS)
SEZAİ KARAKOÇ , ECE AYHAN, TURGUT UYAR EDİP CANSEVER, CEMAL SÜREYYA ,
Sezai Karakoç, 1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya gelirAnkara Siyasal Bilgiler Fakültesini kazanarak başladığı yüksek öğrenimini, 1955’te fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamlar. Pek çok resmi görevde bulunur. Görevi icabı Anadolu’yu çok gezer ve birçok il, ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı bulur. Kurucusu bulunduğu ‘Diriliş Yayınları’ ve ‘Diriliş Dergisi’ ile İstanbul’da hizmete devam eder. 1990 yılında ‘Güller Açan Gül Ağacı’ Amblemiyle Diriliş Partisini (DİRİ-P) kurar. Yedi yıl Partinin Genel Başkanlığını yürütür. Ancak 1997’de iki genel seçime girmedi gerekçesiyle parti kapatılır. Şiir, sanat ve düşünce ile yüklü hayatına, çilesine, duygu ve duyarlıklarına değinmek çok da kolay değil. Bunun için büyük bir çalışma gerekir. Kısaca, ‘şiir üslubu bakımından, az çok İkinci Yeni’ye yakın sayılsa da, şiirinde işlediği temalar, inandığı değerler bakımından şiirimizde yeni ve değişik bir sestir’ demek mümkün. Şiir Kitapları:Körfez (1959), Şahdamar (1962), Hızır'la Kırk Saat (1967), Sesler(1968), Taha'nın Kitabı (1968), Kıyamet Asisi (1968), Mağara veIşık (düzyazı şiirler, 1969), Gül Muştusu (1969), Zamana AdanmışSözler (1970), Ayinler (1977), Leyla ile Mecnun (1981), Ateş Dansı(1987)...
10p) 6. Aşağıdaki dizelerde geçen söz sanatlarını bularak sebepleriyle belirtiniz.(10p)
a) Lavanta çiçeği kokan kederleri TEŞBİH : BENZETME YAPILMIŞTIR
b) Gün saltanatıyla gitti mi bir defa İSTARE : GÜN HÜKÜMDARA BENZETİLMİŞ
c) Durgun suda dinlenen yamaçlar TEŞHİS : YAMAÇLAR İNSAN ÖZELLİĞİ KAZANMIŞ
d) ben diyorum ki ona kül olayım TELMİH : KEREM İLE ASLI HİKAYESİ HATIRLATILMIŞ
Kerem gibi yana yana……………..
(10p) 7. Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
…MAVİ Attila İlhan Çıkardığı dergidir
………AHMET KUTSİ TECER Aşık Veysel’ keşfeden şairdir.
…………GARİPÇİLER .İmgeye yer vermezler , basit şiiri savunurlar
ORHAN ŞAİK GÖKYAY ..Bu Vatan Kimin şiiriyle tanınmıştır.
…KAPALI SÖYLEYİŞ – İMGE 2. yeni şiirinde çokça görülür.
(25p) 8. Aşağıda kısaca tanıtılan sanatçıları yazınız.
1) Dar çevre şairi olarak bilinir , İlk şiir kitabı Kapalı Çarşıdır.Günlük dilden ustaca yararlanır Evler , Yaz Dönemi diğer şiir kitaplarından bazılarıdır……BEHÇET NECATİGİL
2)Mavi hareketini başlatarak birinci ve İkinci Yeni şiir akımlarına tepki gösterdi. Şiirde toplumcu gerçekçi anlayışı coşkulu duyarlı bir anlatımla ve yeni bir ses ile dile getirdi ATTİLA İLHAN
3)Yakın bir zamanda öldü .Hiç bir şiir akımına katılmadan insanı ve evreni anlatır. Çocuk ve Allah Havaya Çizilen Dünya Üç Şehitler Destanı en tanınmış esreleridir………FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
4) 1939’da Maraş’ta doğdu. İlkokul ve Lise öğrenimini burada tamamladı. Mavera dergisinin yönetimini üstlendi. İslâmî ton bir “leit-motiv” halinde bütün şiirlerine yayılmıştır. Şiirleri Açı (K. Maraş), Çıkış (Ankara), Yeni İstiklâl, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Yedi İklim dergilerinde yayınlanmıştır…………ERDEM BAYAZIT
5)1936 yılında İstanbul'da doğdu.Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra gazeteciliğe başladı.Lise yıllarında şiir yazmaya başladı ve bazılarını Dönüm dergisinde neşretti. Milliyet Yeni Ortam gazetelerinde eleştiri ve inceleme yazıları yazdı.Bu yazılarının bazılarında Ali Hikmet müstearını kullandı.
Şiir Kitapları:Bakış Kuşu (1969), Bedrettin Üzerine Şiirler (1975), Doğu Şiirleri (1977), Yaz Şiirleri (1981), Gizemli Şiirler (1984), Zaman Şiirleri Halen zaman gazetesinde yazmaya devam etmektedir………HİLMİ YAVUZ.

9 Mart 2010 Salı

Türk Edebiyatı 10. Sınıflar 2. Dönem 1.Yazılı soruları

ADI : SINIF : NO:
HÜSEYİN BÜRGE ANADOLU LİSESİ 10. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI 2. DÖNEM 1. YAZILISI

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çare su

Dest bûsî arzusuyla ger ölürsem dostlar
Kuze eylen toprağım sunun ânınla yâre su (Fuzuli)
1. Yukarıdaki beyitleri günümüz Türkçesine çeviriniz , söz sanatlarını bulunuz. ( 20 p)





2. Aşağıdakilerden hangisi kasidenin bölümlerinden biri değildir? (5P)

A) Fahriye B) Girizgah C) Tegazzül D) Makta E) Dua

3. Aşağıdaki boşlukları uygun sözcüklerle doldurunuz.(16 P)
-Gazellerde beyit sayısı genellikle…………………………. arasıdır.
-Aynı beyitte anlam bakımından birbiriyle ilişkili sözcükleri kullanma sanatına ……………………………..denir.
-Divan edebiyatını Türk edebiyatında başlatan kişi …………………………………………….’dir
-Kasidenin en güzel beytine beytine………………………………….denir.
- Divan edebiyatı sanatçılarının kullandığı kalıplaşmış imgelere……………………………………… denir.
- Teşbihte …………………………… ve ………………………………………………. Olmak üzere iki ana unsur bulunur.
- Otuz kuşun Allah’ı aradığını hikaye eden Mantıku’t Tayr’ın kelime anlamı …………………………………………….dır.
-Kış konusunu ele alan kasidelere ……………………………… denir.
4. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların yanına D yanlışların yanına Y yazınız. (16 P)
( )Dede Korkut Hikayeleri Dede korkut tarafından yazılmıştır.
( )Kasidelerin uyak düzeni aa bb cc dd… biçimindedir.
( ) Makâlat. Ve Manku’t Tayr öğretici metinlerdir
( )Divân şiirinde dil süslü ve ağırdır.
( )Divan şiirinde söz sanatlarına fazlaca yer verilmiştir.
( )Mantıku’t Tayr alegorik bir eserdir.
( )Nasreddin Hoca fıkraları anonim bir özellik taşır.
( ) Allah’a yakarma,yakın olma amacıyla söylenen kasidelere hicviye denir.

5. Aşağıdaki beyti Türkiye Türkçesiyle ifade ediniz. ( 5P)
Arz-ı hal etmeğe canâ seni tenha bulamam
Seni tenha bulıcak kendimi asla bulamam (Ulvi)


6.Battalname ve Cemşid ü Hurşid metinlerini dönemin sosyal özellikleri ve tema bakımından karşılaştırınız. (5P)



7. Aşağıdaki cümlelerde geçen söz sanatlarını gösteriniz. (8P)

* Güzellerde vefa yoktur deme, vallahi vardır, yeter ki yalvarı görsünler:
* Sen gittin diye çiçeklerin boynu büküldü:
* Dağ gibi kocam şehit düştü bu cephede:
* Rüzgar çiçeklerle oynaştaydı:

8. Aşağıdaki milletlerin destanlarını karşılarına yazınız. (8P)

Alman: Fransız: Japon: Yunan(2 adet):

9. Makalat, Mantıku’t Tayr, Nasreddin Hoca Fıkraları, Müntehabü’l Şifa

Yukarıda adları verilmiş olan 13. 14. yüzyıl öğretici metinlerinin ele aldıkları konuları, metin türlerini( tıp metni, tarih metni, tasavvufi öykü, fıkra, mesnevi, vb. ) nazım-nesir olduklarını belirtiniz. (7P)






10. Aşağıdaki 13.-14. yüzyıl divan edebiyatı sanatçılarını ve eserlerini eşleştiriniz. (10P)
a.Mevlana Cemşid ü Hurşid
b. Ahmet Fakih Garipname
c. Gülşehri Mantıku’t Tayr
d. Aşık Paşa Çarhname
e. Ahmedi Fihi Ma Fih

Başarılar dilerim
Mehmet TURAN

10 .SINIFLAR EDEBİYAT DERSİ 2. DÖNEM 1. SINAVI

ADI : SINIF : NO:
HÜSEYİN BÜRGE ANADOLU LİSESİ 10. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI 2. DÖNEM 1. YAZILISI

Arızun yadıyla nemnak olsa müjganım n'ola
Zayi olmaz gül temennasıyla virmek hara su

Hâk-i pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını daştan daşa urup gezer âvâre su
FUZULİ
1. Yukarıdaki beyitleri günümüz Türkçesine çeviriniz , söz sanatlarını bulunuz ( 20 p)






2. Aşağıdakilerden hangisi kasidenin türlerinden değildir? (5p)
a) Münacat b) Hicviye c) Fahriye d) Mersiye e) Naat

3. Aşağıdaki boşlukları doldurunuz. (16 p)
-Kasidede şairin kendini övdüğü bölüme ………………………………denir.
-Kasidelerin beyit sayısı ……………………………. arasıdır.
-Gazellerde şairin mahlasının bulunduğu beyte ………………….. denir.
-Divan şiirinde ………… ölçüsü kullanılmıştır.
-Bilinen bir gerçeği bilmezlikten gelme sanatına ……………………………….. denir.
-Kasidenin içinde gazel söyleme bölümüne ………………………… bölümü denir.
-Muhibbi adlı şirin gerçek adı …………………………………………….. dır.
-Su Kasidesi adını ……………………………………………..den almıştır

4. Aşağıdaki açıklamaların karşısına doğru ise (D) yanlış ise (Y) yazınız. (16 p)
- Nasreddin Hoca fıkralarında dil süslü ve ağırdır. ( )
- Mesnevilerin uyak düzeni aa ba ca da… biçimindedir.( )
- Bir gazelin ilk beytine makta denir. ( )
-Divan şiirinde genellikle hece ölçüsü kullanılmıştır. ( )
- Divan şiirinde duygu, düşünce ve hayaller belirli imgelerle ifade edilmiştir. ( )
-Mantıku’t Tayr bir tıp metnidir. ( )
-Makâlat adlı eseri Yunus Emre yazmıştır. ( )
- Hazret-i Muhammed’i övme amacıyla yazılan kasidelere naat denir. ( )

5. Aşağıdaki beyti Türkiye Türkçesiyle ifade ediniz. (5 P)
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Muhibbi

6.Deli Dumrul hikayesi ve Cemşid ü Hurşid mesnevisini tema ve dönemin zihniyeti bakımından karşılaştırınız. (5P)





7.Aşağıdaki cümlelerde geçen söz sanatlarını gösteriniz. ( 8P)
* Gülüm, salınarak yürü, yürüyüş tarzını görsünler:
* Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım:
* Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz:
* Toprak değil mi hepimizin mayası:

8. Aşağıdaki milletlerin destanlarını karşılarına yazınız. (8P)
Hint(2 adet): Rus: Sümer: Finlandiya:



9. Dede Korkut,Battalname, Danişmendname, Cemşid ü Hurşid

Yukarıda adları verilen 13. 14. yüzyıl Anadolu’da olay çevresinde gelişen metinlerden hangileri nazım hangileri
nesir ( ya da nazım nesir karışık) yazılmıştır? Açıklayınız.(7P)



10. Divan şiirinin genel özelliklerinden beş tanesini yazınız.(10 puan)
1-
2-
3-
4-
5-
Başarılar dilerim.
Mehmet TURAN

26 Şubat 2010 Cuma

PALENDROMİK CÜMLELER

Tersten okunuşu da aynı olan cümlelere palendromik cümle denmektedir.Palendromik cümleler hem bir dil zekası ürünüdür hem de çocuklar arası ya da aile arası eğlencelerde söylenegelen eğlenceliklerdendir.İşte bir kaç palendrom örneği:

İLAÇ İÇ ALİ
KIZA YAZIK
RULO İYİ OLUR
İTTİ Mİ KİM İTTİ
AL AZMİ İMZALA
AL KASADA SAKLA
LALE GÜLÜ GEL AL
KABA TALATA BAK
AL YARISINI SIRAYLA
YOK ADINI DA KOY
ENES KEÇİYİ ÇEKSENE
KATLA ENİNE AL TAK
AYLADA MI MADALYA
RULO YAP İYİ PAY OLUR
AT SAHİBİ GİBİ HASTA
AT PAKİZE BEZİ KAPLA
ANASTAS MUM SATSANA
ADAMLA ÇENE ÇALMADA
RIZA HALUK OKULA HAZIR
KEÇİN İLERİDEDİR ELİNİ ÇEK
PARA HAZIR AMA RIZA HARAP
KALAS YOK KÜTÜK KOY SALAK
ANASTAS KETEN ETEK SATSANA
EY EDİP ADANADA PİDE YE
AYOL ABLA KETEN ETEK AL BALOYA
O ZAMAN AL TAK KATLANAMAZ O
ANASTAS RULO İYİ OLUR SATSANA
AÇ RAPORUNU KOY OKUNUR O PARÇA
KOYMA VAHİT TEYP YETTİ HAVAM YOK
AL KAZIK ÇAK KARAYA KAYARAK KAÇ KIZAKLA

22 Şubat 2010 Pazartesi

2. DÖNEM BAŞI EDEBİYAT ZÜMRESİ ÖRNEĞİ

HÜSEYİN BÜRGE ANADOLU LİSESİ 2009–2010 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI
II. DÖNEMİ EDEBİYAT GRUBU DERSLERİ ZÜMRE ÖĞRETMENLERİ TOPLANTI TUTANAĞIDIR.

Tarih :19. 02. 2010
Dersin Adı :Türk Edebiyatı, Dil ve Anlatım
Toplantı Yeri :Öğretmenler Odası
Toplantıya Katılanlar : Mehmet TURAN

GÜNDEM MADDELERİ:
1.Açılış ve yoklama
2.1739 sayılı Milli Eğitim Kanunun amaçları ve temel ilkelerinin okunması,
3.Zümre toplantılarına ilişkin yönetmelik ve genelgelerin okunması,
4.1.dönem zümre kararlarının uygulama sonuçlarının değerlendirilmesi planlandığı halde uygulanamayan, uygulandığı halde beklenen sonucu vermeyen konuların görüşülmesi,
5.Ders müfredatının ve amaçlarının incelenmesi,
6.Sınıf geçme ve sınav yönetmeliğinin okunması ve değerlendirilmesi,
7.Öğretim programının uygulanmasında karşılaşılan güçlükler
8. a)1.dönem ders başarı durumunun tespiti
b)Başarıyı artırıcı tedbirlerin tespitinin karara bağlanması
9. a)Ölçme değerlendirme konusunda yapılması gerekenler,
B)Yıllık ödevlerin toplama zamanı ve değerlendirilmesi ile ilgili konular,
10.Günlük planlar ve hazırlanması
11.Belirlenen hedef ve davranışlara ulaşmak için;
a)Derslerde kullanılacak yöntem ve tekniklerin belirlenmesi,
b)Okulda ve çevrede bulunan araç gereçler ve bunlardan nasıl yararlanılacağının tespiti,
12.Öğretmen, öğrenci ve veli ilişkileri,
13.Diğer zümre öğretmenleri ile işbirliği,
14.Ortak sınav
15.Zümre kararlarının hayata geçirilmesi ve uygulanması,
16. Dilek ve temenniler.


ALINAN KARARLAR:
1.Zümre başkanı Mehmet TURAN tarafından yoklama yapılarak açılış yapıldı.

2.1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu Mustafa TEKMEK tarafından okundu.
Buna göre; Millî Eğitimin genel amacı bütün bireyleri;
1. Atatürk İnkılâp ve İlkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasa'nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
2.Beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;
3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan millî birlik ve bütünlük içinde iktisadî, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır. ÖZEL AMAÇLAR
Türk eğitim ve öğretim sistemi, bu genel amaçları gerçekleştirecek şekilde düzenlenir ve çeşitli derece ve türdeki eğitim kurumlarının özel amaçları, genel amaçlara ve temel ilkelere uygun olarak tespit edilir.
Yukarıda sayılan eğitimin genel ve özel amaçları, her eğitim etkinliğinde uyulması gereken amaçlardır. Bu genel ve özel amaçlar bir bakıma eğitime bir çerçeve vermektedir.
1.3. TÜRK MİLLÎ EĞİTİMİNİN TEMEL İLKELERİ
1.Genellik ve Eşitlik
2.Ferdin ve Toplumun İhtiyaçları
3.Yöneltme4.Eğitim Hakkı
5.Fırsat ve İmkân Eşitliği
6.Süreklilik 7.Atatürk İnkılâp ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği
8.Demokrasi Eğitimi
9.Lâiklik10. Bilimsellik
11. Plânlılık
12. Karma Eğitim
13.Okul ile Ailenin İş Birliği
14. Her Yerde Eğitim

3. Zümre toplantılarına ilişkin yönetmelik ve genelgeler Oğuzhan ŞAHİN tarafından okundu.

4.1.Dönemin zümre toplantı kararları Hayriye YORULMAZ tarafından okunarak uygulama sonuçları değerlendirildi. Kararların uygulandığı görüldü.

5.Türk Edebiyatı ve Dil ve Anlatım1,2, 3 derslerinin müfredatları incelendi.

6. Sınıf geçme ve sınav yönetmeliği Mehmet TURAN tarafından okundu. Değişen maddeler üzerinde duruldu açıklama yapıldı.

7. Öğrencilerin araştırmacı bir sisteme alışamamasından kaynaklanan problemler derslerde verimi düşürdüğü; aynı zamanda bu sistemin daha çok öğrenci merkezli hazırlanmasına rağmen, öğrencilerde araştırma-öğrenme ruhu olmadığı ve bu kadar kısa sürede oluşturulamadığı için öğretmene çok fazla yük bindiği görülmüştür.
Bunun yanında bazı sınıflarda programın yetiştirilmesinde güçlükler yaşandığı görülmüştür. Bunun aşılabilmesi için öğrencilerin daha çok araştırma ve çalışma yapmalarına ve yönlendirilmelerine karar verilmiştir.

8.
a)Bütün sınıfların I.Kanaat dönemindeki başarı durumları teker teker gözden geçirilerek I.Dönemdeki başarı durumlarının genel bir değerlendirilmesi yapıldı.

Başarı oranının genellikle iyi olduğu tüm zümre öğretmenlerince vurgulandı. Başarı oranlarının artırılması konusunda Erdoğan EZER; “Konuların metinden hareketle işlenmesi, öğrencilerin aktif tutulmaya çalışılması ve ezberciliğe sevk edilmemeli, 9. sınıf öğrencilerinde görülen uyum sorunun aşılabilmesi için onları yönlendirmenin gerekliliği açıktır. Bu sınıflarda bazı öğrencilerin dersleri zayıf olduğundan dersler bol tekrarlı anlatılmalıdır. ” dedi.

Aynı konuda söz alan Tayfun KABADAYI; “Okul kütüphanesinden yararlanma yönüne gidilmeli, günümüz eserlerinden okulumuz kütüphanesine kazandırılmalıdır” dedi.

b)Öğrenciyi hiçbir zaman potansiyel suçlu olarak görmeden, onları oldukları gibi kabul ederek yaklaştığımız takdirde başarının artacağı vurgulandı. Her şeyin başında olduğu gibi başarının oluşmasının başında da tabii ki “sevgi” vardır.

Konuların özelliğine göre Tarih ve Yabancı dil öğretmenleri ile diğer zümre öğretmenleri arasında TÜRK DİLİ konularında işbirliği içerisinde bulunmaları kararlaştırıldı.

9. Ölçme ve değerlendirme;
a) Yazılı ve sözlüler konusu tartışıldıktan sonra aşağıdaki kararlara varıldı:
9. Sınıf Türk Edebiyatı dersinde üç, Dil ve Anlatım dersinde iki yazılı
10. Sınıf (Sözel ve TM Bölümü)Türk Edebiyatı dersinde üç, Dil ve Anlatım Dersinde üç yazılı
10. Sınıf (Kimya)Türk Edebiyatı dersinde üç, Dil ve Anlatım Dersinde iki yazılı
10. Sınıf (Muhasebe) Türk Edebiyatı dersinde iki, Dil ve Anlatım Dersinde iki yazılı
10. Sınıf (Çocuk Gelişimi) Türk Edebiyatı dersinde iki, Dil ve Anlatım Dersinde iki yazılı
11. Sınıf (Sözel ve TM Bölümü)Türk Edebiyatı dersinde üç, Dil ve Anlatım Dersinde üç yazılı
11. Sınıf (Kimya)Türk Edebiyatı dersinde iki, Dil ve Anlatım Dersinde iki yazılı
11. Sınıf (Muhasebe)Türk Edebiyatı dersinde iki, Dil ve Anlatım Dersinde iki yazılı
11. Sınıf (Çocuk Gelişimi)Türk Edebiyatı dersinde iki, Dil ve Anlatım Dersinde iki yazılı
11. Sınıf (Mobilya)Türk Edebiyatı dersinde iki, Dil ve Anlatım Dersinde iki yazılı
12. Sınıf (Sözel ve TM Bölümü)Türk Edebiyatı dersinde üç, Dil ve Anlatım Dersinde üç yazılı
12. Sınıf (Muhasebe )Türk Edebiyatı dersinde iki, Dil ve Anlatım Dersinde iki yazılı
12. Sınıf (Çocuk Gelişimi )Türk Edebiyatı dersinde iki, Dil ve Anlatım Dersinde iki yazılı

Yazılıların yıllık planda belirlenen tarihlere uygun şekilde yapılmasına, her dersten her dönem için en az iki sözlü notu verilmesine karar verildi.


Ortak derslerin hem birinci hem de ikinci dönem ilk yazılılarının ortak yapılmasına karar verildi. Ayrıca;
1- Sınıfları aynı olan şubelerin aynı sorulardan yazılı yapılabilmesine,
2- Soru sayılarının öğretmen inisiyatifine bırakılmasına,
3- Sözlü notlarının birkaç soru sorarak değil, öğrencinin ders içindeki genel tutumuna göre verilmesine

b) Yıllık ödevler;
Yıllık ödevlerle ilgi hususların aşağıdaki şekilde olmasına karar verildi:
1- Yıllık Ödevler ekim ayında verilip, nisan ayının ikinci haftasında toplanacak ve her ay ödev hazırlıkları takip edilecek,
2- Öğrencilerin bilgileri internetten almalarına müsaade edilecek, ancak bütün öğrenciler ödevlerini sözlü olarak savunacaklardır.
3- Ödevler 7 sayfadan az 15 sayfadan çok olmayacak,
4-Öğrenciler aylık olarak ödev aldığı öğretmenle görüşmeye gelmezse ikaz edilecek, öğretmenle irtibat halinde olması sağlanacak,
5- Ödev değerlendirme ölçütleri şu şekilde tespit edilerek karara bağlandı,

Yıllık ödevlerin değerlendirilmesi:
a)Tertip-düzen-plan......................................................................: 10 puan
b)Öğretmenlerle işbirliği ...............................................................:10 puan
c)Kaynak araç ve gereçleri kullanma............................................: 10 puan
d)Okul ve çevre imkanlarından yararlanma................................. : 10 puan
e)Yazım kuralları, kompozisyon ve ifade yeteneği........................:20 puan
f)Bilgi anlatımı........................................................................ .....: 40 puan

10. Günlük planlarla ilgili olarak bunu bir zorunluluk olarak değil gereklilik olarak algılamak gerektiğini ve kılavuz kitabımız yoksa günlük planları mutlaka yanımızda bulundurmamız gerektiği karara bağlandı.

11.Belirlenen hedef ve davranışlara ulaşmak için;
Okuma,yazma,soru/cevap,örnekleme,anlatma,tekrar,analiz,tartışma,dramatizasyon,karşılaştırma,tümdengelim,tümevarım,çözümleme,sentez,açıklayıcı,anlatım,gözlem,tahlil yöntemlerinin kullanılmasına karar verildi.

12. Öğretmen öğrenciyi olduğu gibi kabul etmeli ve ona hoşgörüyle yaklaşmalı, öğrenci seviyesine inebilmeli; öğretmen öğrenci ilişkilerinde samimiyetin olması fakat gerekli mesafenin korunması gerektiği vurgulandı.

Öğretmen, öğrenci velileri ile ilişki içerisinde olmalı yeri geldikçe öğrenci velisi ve öğretmen beraber hareket ederek öğrencideki olumlu yahut olumsuz davranışları değerlendirebilmelidir.

Veli ve öğretmenin beraber hareket etmesi öğrenci üzerinde olumlu sonuç vereceği vurgulandı.

13.Dilin güzel kullanımı sadece edebiyat dersinde değil her derste olmalıdır ki bunun diğer zümre öğretmenleri ile konuşularak ders esnasında dilimizi doğru kullanmanın önemi üzerinde durmalarını hatırlatılması gerektiği vurgulandı.
Aynı zamanda Türk tarihi ile Türk edebiyatı sıkı ilişki içerisinde bulunduğundan ilgili konularda tarih öğretmeni ile irtibata geçilmesine karar verildi.
Yine din kültürü öğretmeni ile özellikle tasavvuf edebiyatı konularında işbirliği yapılabileceği karara bağlandı.

14.Dersleri daha zevkli hale getirebilmek için aşağıdaki faaliyetlerin ders içinde uygulanabileceği kararlaştırıldı.
*Gazete haberlerinden hikâye yazdırma,
*Öğrencilere sunum hazırlatma
*Kelime oyunu oynatma
*Cd, film, kaset dinlettirerek soru sorma
*5 dakikalık hazırlıklı konuşma uygulamaları
*Klasik müzik eşliğinde kompozisyon yazdırma ve kitap okutma,
*Yeni çıkan kitapların tanıtımını yapma,
*Atasözleri ve deyimleri canlandırma,
*karikatür yorumlatma
*Yazarın kılığına girip hayatını anlattırma,
*Yanlış kelimeleri vererek düzeltme çalışmaları yapmak,
*Dramatize çalışmaları
*Güncel olaylar hakkında yorum yaptırma
*Günlük öykü bilmece ve yazılara yer verme

15.Alınan kararların hayata geçirilmesi için zümre öğretmenlerin gereken hassasiyeti göstermeleri önemle hatırlatıldı.

16.İyi dilek ve temennilerle toplantıya son verildi.



Mehmet TURAN Erdoğan EZER İlker AHLATLI
Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili ve Edebiyatı
Öğretmeni Öğretmeni Öğretmeni


Hayriye YORULMAZ H. Bülent OSKAY Mustafa TEKMEK



Oğuzhan ŞAHİN Tayfun KABADAYI









19.02.2010
Uygundur.

Yılmaz KAPTAN
Okul Müdürü

21 Şubat 2010 Pazar

NEREYE (ÖMER SEYFETTİN'İN ŞİİRİ)

Ömer Seyfettin'i hep öykücü olarak biliriz.Onun öyküleriyle büyüdük hepimiz amenna. Ancak şunu da gözden kaçırmamalı.Bir sanatkarın tek yönlü eser vermesi düşünülemez.Nasıl ki bir romantik yazar realizmle de eser verebilir, nasıl ki bir şair nesirle örnek verebilir.Bir öykücü yazar da şiir yazma hevesini tadabilir.Ömer Seyfettin'in kişiliği hakkında çok şey biliyoruz ancak onun şair yönü onu tanıtan bir kimlik olamamıştır.Ama Ömer Seyfettin'in fikri temayülleri hakkında bilgi edinebilmek için onun şiirlerine de bakmak gerekebilir.

NEREYE


Bir kahraman gördüm; gençti, güzeldi
Atlamış maziden binlerce seddi
Kır atıyla sanki bir canlı yeldi
Sordum: "Nereye?" "Ben giderim." dedi
"Tarif olunmaz bir şana doğru."...


Güneş doğuyordu,maviden sisler
Çiçekler açılmış her
Dalda bir yavru kuş... "Aşk nuru yer yer
Tutuşurken böyle nereye sefer?"
Diye sordum.Dedi: "Türkan'a doğru..."


"Yalnızsın yiğidim! Yolda kalırsın,
Maksatları ölür,onulmaz yasın.
Yol gösteren lazım, öne katılsın!"
Dedim."Düşman varsa"dedi "Atılsın
Yolumuz uğrağı Kur'an'a doğru..."


"Uzak ufuklardan karlı dağlardan
Aşarken sellerden,ormandan,yardan
Yoldaş ister insan değil yaradan;
Yalnızlık onundur!.." dedim."Dost yardan
Geçmez." dedi.Yolun yarana doğru...


Sürünce Doğu'ya o kır atını
Kılıcının çarptı taşlara kını
Altun kıvılcımlar bu hoş akını
Kaybederken gördüm bu genç taşkını
Dedi: "Uçuyorum Turan'a doğru!.."


ÖMER SEYFETTİN









Kızılırmak'a

Ah, ey Kızılırmak! Ağlıyor musun?
Dalgaların coşmuş, bilmiyor durmak,
Çöktü yüzbin ocak, anlıyor musun?
Ben geldim başına, isterim sormak:

"Yüzlerce yıl evvel üstünden geçen
Türklerin başına nedir bu gelen?
Yasasız kalmışlar serserilikten
Kaçmak isterlerse yol verme, sen ak!

Ak, boğulsun kaçan, acıma ona.
İster misin yurda baykuşlar kona?
Geçmek lazım ise yok mudur Tuna?
Geriye bırakma, ak Kızılırmak!"

Ömer Seyfettin

20 Şubat 2010 Cumartesi

GAZEL İNCELEMESİ (beni candan usandırdı)

Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı
Felekler yandı ahımdan muradım şem'i yanmaz mı


Sevgili beni canımdan usandırdı, cefa yapmaktan usanmaz mı? Ahımdan felekler (gökler) yandı, dilek mumum yanmaz mı?

Şair, bu beyitte sevgilisinin nazından, cefasından bıkıp usandığını; ama sevgilisinin naz yapmaktan eziyet etmekten bir türlü usanmadığını söyleyerek bir edebi sanat oluşturuyor."candan usanmak ile yar usanmaz mı" söz gruplarında tekrir sanatı, mısra sonlarındaki soru anlamlı sözcüklerde istifham sanatı, "ahından göklerin yanması" söz grubunda mübalağa sanatı, "dilek mumunun yanması"nda eski şaman adetlerine telmih sanatı, "feleklerin yanması ile dilek mumunun yanmaması" arasında ise tezat sanatı yapılmıştır.

Kamu bimarına canan deva-yı derd eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman beni bimar sanmaz mı


Sevgili, bütün hastaların derdi için ilaç veriyor ama bana ilaç vermiyor.Yoksa beni hasta sanmıyor mu?

Şair, sevgilisinin kendi aşkıyla hasta olanları, güzelliğiyle tedavi ettiğini belirtiyor.Fakat sevgili şaire yüz vermemekte, onu kendine yaklaştırmamaktadır.Şair ise bu durumdan rahatsızlığını dile getirmektedir.Acaba sevdiği kişi onu hasta (aşık) saymamakta mıdır?

Bimar (hasta), dert, deva, derman sözcükleri tıbbi terimler olarak tenasüp sanatı oluşturuyor. "Niçin kılmaz bana derman" istifham sanatı görülmektedir.

Şeb-i hicran yanar canım döker kan çeşm-i giryanım
Uyarır halkı efganum kara bahtım uyanmaz mı



Ayrılık gecesi canım yanar, gözlerim kanlı yaşlar döker.Feryadım halkı uyandırır, kara bahtım hala uyanmaz mı?


Mısra sonundaki soru cümlesinde istifham sanatı vardır.Şair bu sorunun cevabını biliyor yani kara bahtının değişmeyeceğini biliyor.Bu tecahül-i arif sanatıdır.Gözlerinden yaş yerine kan akması mübalağa sanatına örnektir.


Gül-i ruhsarına karşı gözümden kanlı akar su
Habibim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

Gül yanağına karşı gözümden kanlı sular akar.Ey sevgilim,gül mevsiminde akanrsular bulanmaz mı?

Gül yanak söz grubunda teşbih-i beliğ vardır.Akarsular sözü ile gözyaşının benzeildiği varlık oluyor.Sadece benzetilenle yapılan benzetmelere açık istiare denir.Ve şair yine cevabını bildiği bir soru sorarak tecahül-i arif sanatı oluşturuyor. Gözyaşlarının çokluğunu akarsuya benzetmekle mübalağa sanatı oluşturuyor.


Gamım pinhan tutardım ben, dediler kıl yare ruşen
Desem ol bi-vefa bilmen inanır mı inanmaz mı

Ben derdimi gizliyordum; "Derdini sevgiliye aç." dediler.Derdimi söylesem acaba o vefasız inanır mı inanmaz mı?

Şair bu beyitte gerçekten cevabını bilmediği bir soru yöneltiyor.O halde istifham sanatı yaparak tereddünü yansıtıyor. pinhan(gizli), ruşen(açık) sözcükleri de yine şairin ruh halini,tereddünü yansıtarak tezat sanatı oluşturmaktadır.

Değildim ben sana mail, sen ettin aklımı zail
Bana ta'n eyleyen gafil, seni görgeç utanmaz mı

Ben sana meyilli değildim,aklımı yok eden sen oldun.Bu aşktan dolayı beni kınayan gafiller senin güzelliğini görünce utanmazlar mı?

Şair bu beyitte Yusuf ile Züleyha kıssasındaki bir olaya hatırlatma yapmaktadır.(Züleyha'nın kölesi Yusuf'a aşık olmasını kınayan soylu hanımları davet ederek ellerine meyve ve bıçak veren Züleyha Yusuf'u onlara gösterince onun güzelliğinden ellerini keserler.Bu olay üzerine Züleyha'dan özür dilerler) Bunun gibi hatırlatmalara telmih sanatı denir.sanatı denir.Yine soru cümlesiyle bitiyor mısramız; istifham sanatıdır.


Fuzuli rind-i şeydadır, hemişe halka rüsvadır
Sorun kim bu ne sevdadır, bu sevdadan utanmaz mı?

Şair bu beyitte kendinden farklı bir adammış gibi bahsediyor.Buna tecrit sanatı denir.Şaire sorulması gereken soru istifham sanatını oluşturuyor.Fuzuli kelimesinin "boşu boşuna" anlamı "çılgın aşık" söz grubunun sıfatı olursa tevriyeli kullanılmış olur tabiki tevriye sanatı dememiz gerekir.


NOT:Gazelin beyitleri ortadan ikiye bölünebilme özelliği gösteriyor.Buna "musammat gazel" dendiğini unutmayalım.Musammat gazellerde iç kafiye özelliği kullanılır.

kamu bîmârına cânân / deva-yı derd eder ihsan
niçün kılmaz bana derman / beni bîmar sanmaz mı


Gazelin ilk beyti matla,son beyti makta olmaktadır.Fuzulinin mahlasının geçtiği beyit mahlas beyti ya da taç beyit,şiirin en güzel beyti de beytü'l-gazel olmaktadır.

ARUZ ÖLÇÜSÜ

ARUZ:

Hecelerin uzun ya da kısa olması esasına göre düzenlenen ritim ölçüsüdür ve kaynağı Arap edebiyatıdır.Arap şairi İmam Halil'in develerin yürüyüş ritmi ve ayak tapırtılarından hareketle uyarladığı aruz ölçüsünün bir benzerinin Roma imparatorluğu şiir sanatında da kullanıldığını görmekteyiz.Türk edebiyatında 11.yy eserlerinden Kutadgu Bilig ile kullanılmaya başlayan aruz ölçüsü Mehmet Akif ERSOY'un elinde tam bir Türk aruzuna dönüşüp Türkçeye mükemmele uygulandığı anda sona erer.

ARUZ ÖLÇÜSÜNDE HECELER:

1.Kısa (açık) Heceler: Bir ünlü ile biten hecelerdir. Nokta ile gösterilir.
a-ra-ba-cı (. . . .)



2.Uzun (kapalı) Heceler:Bir ünsüz ile biten hecelerdir.Çizgi ile gösterilir.Uzun ünlüler dekapalı hece olup çizgiyle gösterilmelidir.

Haş-met: ( _ _ )

ka - tip ( _ _)

3. Medli Hece (Bir buçuk hece):İçinde uzun ünlü olan ve sonu ünsüz sesle biten kapalı hecelerdir.Bu heceler bir çizgi ve nokta ile gösterilir.

La'l : (_ .)
ruz: ( _ .)

Örnek aruz incelemesi(takti):

Ko ya mam kar / ga yı bül bül / ye ri ne ( . . _ _ / . . _ _ / . . _)
fe i la tün fe i la tün fe i lün)

NOT: Mısraların son heceleri daima uzun hece kabul edilip her halükarda çizgi konulacaktır.

14 Şubat 2010 Pazar

münazara

EĞİTİMDE YABANCI DİL ÖNEMLİDİR

Arkadaşlar,Ben eğitimde yabancı dil öğrenmenin faydalarını anlatacağım. İnsan doğar, büyür, yaşar ve ölür.Bu doğanın döngüsü içinde olağan bir şeydir, bilirsiniz.Eğer insan hayatı boyunca hiçbir şey üretmemişse onun yaşadığı hayata hayat denmez. O, olsa olsa bir ağaç gibi, bir kütük gibi yaşamıştır.

İnsanın doğasında öğrenme yeteneği vardır.Bu yetenek başka hiç bir canlıda görülmez.İnsanoğlu, Taş Devrinde mağara duvarlarına resim çizmeye başladığı zaman öğrenmeye ve bilgiyi depolamaya başlamıştı zaten.Daha sonrası malumunuzdur,Tunç devri,Eski Çağ,Orta Çağ,Yakın Çağ ve Uzay Çağı...

İyi güzel de insanlar Taş Devrinden Uzay Çağına nasıl geldiler acaba, hiç düşündünüz mü?
Gelin o halde hep birlikte düşünelim.Barutun bulunmasıyla insanlar birbiriyle iletişim kurma ihtiyacı hissettiler ve birbirlerinin dillerini öğrenmeye başladılar.Böylece Çin'de icad edilen barut, Avrupa'ya geldi.Eğer Çince bilen gezginler olmasaydı bu buluştan tüm insanlık nasıl haberdar olacaktı söyler misiniz? Pusulayı,çayı, kahveyi,ipek ve baharatları insanlar nasıl birbirlerinden öğrendiler, aldılar sattılar ticaretini yaptılar düşündünüz mü? Demekki eski çağlardan beri yabancı dil insanlığın gelişiminde önemli bir rol oynamış ve insan topluluklarını birbirine yaklaştırmıştır.

Bir atasözümüz vardır bilirsiniz:"Hayvanlar koklaşarak insanlar konuşarak anlaşırlar." Büyük Türk bilgesi Mevlana Celaleddin Rumi "Gel, gel, ne olursan ol yine gel" diyerek tüm insanlığı dergahına davet etmiştir. Onun mesajını alan tüm dünya milletleri akın akın onun hoşgörü iklimine sığınmışlardır.Peki ya Mevlana'nın sözleri İngilizceye, fransızcaya Almancaya,Japoncaya çevrilmese idi bu insanlar ülkemize yine gelirler miydi? Cevap: HAYIR.Demekki yabancı dil öğrenmek toplumları birleştiren kaynaştıran bir barış elçisi olarak kullanılabilirmiş.

Fatih Sultan Mehmet'in Rumca,Farsça,Arapça,İtalyanca öğrendiğini biliyor muydunuz? Ünlü şairimiz Baki'nin Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç dilde üç farklı şiir kitabı yazdığını??? Rönesans hareketlerinin aslında Türk İslam eserlerinin Avrupa dillerine tercüme edilerek Avrupa'nın bilim ve teknolojide bizi geçtiğini??? Mustafa Kemal Atatürk'ün matematik terimlerini Arapça ve İngilizceden dilimize çevirdiğini??? Mimar Sinan'ın gittiği ülkelerde mimarlarla konuşarak kendi sanatını geliştirdiğini??? Nasıl konuşabildiler acaba? Tabiki yabancı dil öğrenerek...

Şimdi okullarımızda Yabancı dil eğitimi var ve siz bunu eleştiriyorsunuz.İddia ettiğinize göre çocuklar anadillerini öğrenmeden nasıl ingilizce öğrenir diyorsunuz.Arkadaşlar mantıklı düşünürsek anadili okulda öğrenilmez.Doğduğunuz günden itibaren en geç 1 yaş içinde evde annenizin yanıbaşında öğrenilir.Yani adı üstünde anadili annenizin kucağında öğrenilir.Hatta bazı psikologlara göre öğrenme anne karnındayken başlamıştır bile.O yüzden sevgili arkadaşlar okulda yabancı dil öğrenmenin anadilimize hiç zararı olmaz merak etmeyin. Gelişmiş Batılı ülkelerin tamamı yabancı dil öğrenim seviyesini anaokulu düzeyindan başlatmaktadır.Çünkü modern psikoloji bilimine göre yabancı dili beyne kodlamanın en ideal yaşı 3-5 yaş arası dönemdir.psikologlar bu döneme kritik dönem derler.Ve tüm Avrupa ülkeleri genç kuşaklarına birden fazla yabancı dil öğretmektedir.

Eğer hala Türkçeden başka dil tanımam diyorsanız tıp,teknoloji,eczacılık,denizcilk,havacılık bilimlerini yok saymaktasınız demektir.Çünkü tıp eğitimi Latinceden, Hava taşımacılığı terimleri İngilizceden, mühendislik terimleri Almancadan,giyim ve moda terimleri İtalyancadan alınmıştır.

Konuşmamın başında da söylediğim gibi insan doğar,büyür,yaşar ve ölür.Ama Türkçeden başka dil öğrenmemişse o kişi bir ağaç gibi bir kütük gibi kendini ve dünyayı hissetmeden yaşamıştır.Arkadaşlar siz siz olun tüm dünyayı, tüm insanları kucaklamak için birkaç yabancı dil öğrenin.Kendiniz adına, tüm insanlık adına...

DİVAN EDEBİYATINDA ARUZ ÖLÇÜSÜ

Türkler 9. yüzyılda İslamiyete girerek yeni bir medeniyetin etkisinde kalmışlardır.Bu dönemde din ve bilim konularında Arapçanın, edebiyatta ise Farsçanın etkisi ağır basar.

11. yüzyıldan itibaren klasik dönemin ilk ürünleri görülmeye başlanır.Bu dönemin başlıca manzum ürünleri mesnevilerdir.Bu eserlerde daha çok dini, ahlaki, tasavvufi konular işlenir.Klasik edebiyatta şairlerin şiirlerini topladıkları eserlere "divan" adı verilir. Bu yüzden klasik edebiyatımıza " divan edebiyatı " da denilmektedir.

1. Klasik Türk Edebiyatında Başlıca Nazım Şekilleri ve Nazım Türleri

a) Kuruluşları Yönünden: Klasik şiirimizin nazım birimi beyittir.Bu nazım birimiyle gazel, kaside, mesnevi gibi nazım şekilleri oluşturulur.Kimi nazım şekillerinde beyitler, gruplar halinde bendleri meydana getirir. Bendlerle kurulan nazım şekilleri ise terkib-i bend ve terci-i benddir.

b) Konuları Yönünden: Klasik Türk edebiyatında görülen nazım şekilleri belirli konuları işler.Gazelin konusu aşk,şarap ve kadın güzelliğidir.Kaside genelde bir övgü şiiridir.Mesnevi nazım şekli uzun öyküleri anlatır.Tuyuğ ve rubai duygusal ve fikri konuları işler.Terkib-i bend ve terci-i bendlerde ise felsefi konular işlenir.


2. Aruz ölçüsü ve Özellikleri

Aruz Ölçüsü: Aruz hecelerin uzunluğuna ve kısalığına dayanan ve Araplar tarafından bulunmuş bir ölçü biçimidir.Bu ölçüyü Araplardan alıp kullanan ilk millet İranlılardır. Daha sonra Türkler de aruz ölçüsüyle eserler vermeye başlarlar.Türkler altı asır boyunca aruzu kullanırlar.Aruzu Türkçeye uyarlamak zordur.çünkü Türkçede uzun sesliler yoktur.Hal böyle olunca aruz, Türk şiirinde kusurlu olarak uygulanmıştır.Bu kusurlar imale ve zihaf olarak sınıflandırılır. Ancak divan edebiyatı sona ermek üzereyken Tevfik Fikret ve Mehmet Akif, aruzu Türk şiirine mükemmel uyarlamışlardır. Özellikle Mehmet Akif, manzumelerine aruzla yazılmış günlük konuşma cümlelerini dahil ederek neredeyse bir Türk aruzu yaratır. Yahya Kemal'in de kusursuz şiirlerinde kullanılan aruz ölçüsü günümüzde artık kullanımdan tamamen düşmüştür.

a) Açık (kısa) Heceler: Sonu ünlüyle biten heceler açık (kısa) kabul edilir.ve nokta ile gösterilir:
a-lı-na-cak (. . . _ )
ya-ta-ko-da-sı (. . . . . )
ge-li-ver-se (. . _ .)

b) Kapalı (uzun) Heceler: Sonu ünsüzle biten heceler kapalı hece kabul edilir ve çizgi ile gösterilir.Arapça ve Farsçadan dilimize giren uzun ünlüler de kapalı hece ( uzun) kabul edilir:
gel-mez-sen gel-me (_ _ _ _ .)
ley-lek-ler (_ _ _)



c) Bir Buçuk Hece ( Medli Hece): İçinde hem uzun ünlü bulunup hem de ünsüzle biten hecelere denir ve bir çizgi ve nokta ile gösterilir.

bâb (_ .)



VARSAĞI

Semainin Güney Anadolu yöresinde "Varsak" boyu arasında özel bir ezgiyle okunan türüdür.Varsağı türündeki şiirler "bre hey,behey,yürü" gibi ünlemlerle başlar.Varsağılar biçim yönünden semai ile aynı özellikleri sergiler.8'li hece ölçüsü kullanılır.Uyak şeması abab, cccb, dddb şeklinde olur. İlk dörtlük bazen xaxa biçiminde de uyaklandırılabilir.Nazım birimi dörtlüktür.Konu yönünden koşma ve semailerle aynı özelliklere sahiptir.




VARSAĞI


Yürü behey Bulgar dağı
Senden yüce dağ olma mı?
Sende yaylayan güzelin
Yanakları ağ olma mı?

Bulgar dağı iki çatal
Arasında güller biter
Bir yiğide bir yar yeter
İki seven del'olma mı?

Bulgar dağı pare pare
Kim'al giyer kimi kare
Selam eylen nazlı yare
Ayrılanlar bir olma mı?

Yol üstünde iki hanlar
Hani sana konan canlar
Sevip sevip ayrılanlar
Yanıp yanıp kül olma mı?

Karac'oğlan seni gördüm
Düşümü hayra yordum
Bugün güzellere sordum
Bencileyin kul olma mı?

KARACAOĞLAN

13 Şubat 2010 Cumartesi

SEMAİ


Aşık edebiyatı nazım şekillerindendir.Kafiye şeması,nazım birimi, dörtlük sayısı, işlenen konu bakımlarından koşmaya benzer.Koşmadan ayrılan yönleri 8'li hece ölçüsü ile söylenmesi ve kendine özgü bir ezgisinin olmasıdır.


SEMAİ
Bir yiğit gurbete çıksa

Gör başına neler gelir
Merdin sılayı andıkça
Yaş gözüne dolar gelir.


Bağrıma basarım taşlar
Akıttım gözümden yaşlar
Yavrusın aldıran kuşlar
Yuvasına dner gelir

Kocadım çekemem nazı
Bağrıma dökemem közü
Yarin bana kötü sözü

Kara bağrım deler gelir


Evlerinin önü söğüt
Atalardan kalmış öğüt

Yarinden ayrılan yiğit

Sılasına döner gelir

Yaşa Karac'oğlan yaşa
Ben söylerim coşa coşa
İş düşünce garip başa
Düşünerek gider gelir.



KARACAOĞLAN

DOĞRULUK



OK GİBİ DOĞRU OLSAM YABANA ATARLAR BENİ

YAY GİBİ EĞRİ OLSAM ELDE TUTARLAR BENİ

DOĞRUDA AÇ GÖRMEDİM; EĞRİDE HİÇ TOK..

EĞRİ YAY ELDE KALIR, MENZİL ALIR DOĞRU OK.

EL HAC KAVSİ